Reklam Alanı
Reklam Alanı

DHA YURT BÜLTENİ- 3 

Reklam Alanı
featured
service
Reklam Alanı

1) UYGUNSUZ KOŞULLARDA 250 KÖPEĞİN BULUNDUĞU RUHSATSIZ BARINAK MÜHÜRLENDİ
 
KOCAELİ’nin Kandıra ilçesinde ruhsatsız olduğu belirlenen hayvan barınağında uygunsuz koşullarda yaşadığı belirlenen 250 köpeğe el konuldu. Köpekler için yardım topladığı iddia edilen barınak sahibi C.T. hakkında adli işlem başlatıldı.

Kandıra ilçesi Seyitaliler Mahallesi Davutlar mevkii yakınlarındaki bir hayvan barınağında çok sayıda sokak köpeğinin uygunsuz koşullarda barındığını gören bir hayvansever durumu yetkililere bildirdi. Kandıra Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü ekipleri, jandarma ekipleriyle birlikte barınağa geldi. Yapılan incelemelerin ardından yaklaşık 250 köpeğin barınaktaki konteynerlerde sağlıksız koşullarda barındığı belirlendi. Köpeklerden bazılarının hasta olduğu saptandı. Barınak mühürlenirken, köpeklere el konulmasına karar verildi.
KONTEYNERLERDEN YÜZLERCE KÖPEK ÇIKTI 
Köpeklerin bir kısmı gönüllü hayvan dernekleri tarafından alınırken, 84 köpek ise Kandıra ilçesinde bulunan bakımevi ve rehabilitasyon merkezine getirildi. Burada tedavileri ve bakımları yapılacak olan köpekler daha sonra sahiplendirilerek kalıcı bir yuvaya kavuşacak. 
Hakkında adli işlem başlatılan C.T.’nin kurduğu ruhsatsız barınakta yaklaşık 250 köpek için çeşitli yardım kampanyalarıyla para topladığı iddia edildi. 

Görüntü Dökümü 
-Barınakta uygunsuz koşullarda yaşayan köpeklerin görüntüsü (cep telefonu kamerası) 
-Mühürlenen barınağın görüntüsü 
-Muhabir anonsu (Alişan KOYUNCU) 
-Detaylar 
Haber-Kamera: Alişan KOYUNCU-Dinçer AKBİR/KANDIRA(Kocaeli),(DHA) 
======================================

2) YANAN ORMANLAR YEŞİLLENDİ

Antalya tarihinin en büyüğü olan 2008 yılında Manavgat Taşağıl’daki orman yangınında yok olan 16 bin hektar ormanlık ile Kumluca, Adrasan ve Olimpos başta olmak üzere geçen yıllarda yanan alanlar, yeniden yeşile büründü. 

Küle dönüşen ormanlık alanların yangın sonrası ve ağaçlandırma yapıldıktan sonraki hali ile yıllar içinde fidanların büyümesi, orman ekipleri tarafından görüntülendi. 
Türkiye’de 1 milyon hektarı aşkın orman varlığıyla ilk sıralarda yer alan ve birinci derecede yangın riski bulunan Antalya’da Orman Bölge Müdürlüğü, yanan alanların yeniden ormana dönüştürülmesi yönünde çalışmalarını sürdürüyor. Antalya’da tarihin en büyük orman yangınlarından biri olan 2008 yılındaki Manavgat Taşağıl yangınında 16 bin hektar orman küle döndü. 
13 YILIN FOTOĞRAFLARI
Orman Genel Müdürlüğü Taşağıl’da yanan alanları, özellikle yangına dayanıklı ağaçlar kullanarak, yaklaşık 13 yılda yeniden ormana dönüştürdü. Orman Genel Müdürlüğü’nden Aykut İnce, Taşağıl yangınının yaşandığı alanları, 5’er yıl arayla fotoğrafladı. Aynı noktadan çekilen fotoğraflarda küle dönüşen ormanda fidanların dikimi ve büyümeleri, yıllar içinde gözler önüne serildi.  
YAPILAŞMA ENDİŞESİ
2019 yılında 233 hektar, geçen yıl ise 400 hektara yakın ormanlık alanın yandığı Antalya’da önceki yıllarda da Kumluca Esentepe ve Adrasan ile Olimpos bölgelerinde yaşanan yangınlarda yüzlerce hektar alan küle dönüştü. Özellikle Adrasan ve Olimpos’un önemli birer tatil merkezi olması nedeniyle, yanan alanlarda yapılaşma olabileceği yönünde ciddi endişeler oluştu. 
ADRASAN VE OLİMPOS YEŞİLLENDİ
Adrasan-Olimpos bölgesinde 2016’daki yangında zarar gören 3 bin hektarlık alan ve önceki yıllarda Adrasan’da denize sıfır konumdaki tepede çıkan yangında zarar gören tüm alanlar yeniden ağaçlandırıldı. Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerince Adrasan ve Olimpos’taki yangınlar sonrası küle dönüşen alanların aynı noktalardan çekilen fotoğrafları, bir yıl sonra fidanların dikimi ve bugünkü hali de görüntülendi.   
TAŞAĞIL YENİ BİR ORMAN OLDU
Antalya Orman Bölge Müdürü Vedat Dikici, önceki yıllarda yanan alanlardaki ağaçlandırma çalışmalarının başarıyla tamamlandığını belirterek, “Taşağıl, Olimpos, Adrasan, Esentepe hepsi yeniden yeşillendi. Özellikle halkımızın aklında kalmıştır. 2008 yılında 16 bin hektar Manavgat’taki saha artık yemyeşil oldu ve yangının hiçbir izi kalmadı diyebilirim. Her yeriyle yeni, genç, çok güzel bir orman oldu. Diğer sahaların da tamamını ağaçlandırdık diyebilirim” diye konuştu. 
GEÇEN YILKİ ALANLARA DA FİDANLAR DİKİLDİ
Geçen yıl yanan 400 hektar civarı alan olduğunu belirten Vedat Dikici, “Onların da tamamı yeşillendirildi, ağaçlandırıldı, fidanlar dikildi. Yani yanan alanları orman dışında başka bir kullanıma ne izin veriyoruz ne tahsis ediyoruz. Bundan da halkımız emin olsun. Geçen yıl bizim endüstriyel plantasyon dediğimiz, 500 hektar alanımız vardı. Yaklaşık 400 hektar orman yangınına tabi kaldık. Bunun 200 hektarında suni tensil yaptık, gelir getirici tür ağaçlarımız, kendi ormanlarımızdaki suni tensillerimizle birlikte yaklaşık 1500 hektar alanda dikim yaptık. 400 bin adet fidan diyebiliriz ama bu orman yapmak için” dedi. 
YILLIK FİDAN DİKİMİ 3-4 MİLYONU AŞIYOR
Ayrıca halka dağıtımı yapılan fidanlar ve diğer ağaçlandırma çalışmaları olduğunu da anlatan Dikici, şunları söyledi: 
En önemlisi biz tensil yöntemi de uygularız. Yani her gördüğünüz fidanı, fidanlıkta yetişip fidan olarak getirip dikmiyoruz. Aynı yerde tohumdan getirdiğimiz sahalarımız var. Onların da hepsi birer fidan oluyor. Bunları da kattığımızda yıllık bazda yaklaşık 3-4 milyonun üzerine çıkıyoruz. Her şeyin bir hazırlığı var. Yandıktan sonra önce yanan alanı temizlememiz lazım, boşaltmamız lazım. Yanan ağaçları da satıyoruz. Sonra saha dikime hazırlanıyor. Dozerle sürüp, kökleri temizliyoruz. Fidan dikme aşamasına geliniyor ve 5 yılda bakıma tabi tutuluyor. Bu belli bir süreç alıyor tabi ki.”

Reklam Alanı

Görüntü dökümü:
————–
– Yeşillenen alandan drone görüntü
– Alanda fidan dikiminden görüntü
– Orman Bölge Müdürlüğü dış plan görüntü
– RÖP1: Vedat Dikici (orman bölge müdürü )
HABER: Mehmet ÇINAR-KAMERA: Burak YALMAN/ANTALYA, (DHA)

======================================

3) TEK KOLLU MÜZİSYEN, PANDEMİDE MORAL VERİYOR

Antalya’da, sol kolunu küçük yaşlarda kaybeden ve engelini müzik sevgisiyle aşan Tahsin Felek (64), 15 yıldır akordeonuyla sokak müzisyenliği yaparak kentin simge isimlerinden biri oldu. Tarihi Kalekapısı’nda çiçeklerle süsleyip, Türkçe ve İngilizce ‘Antalya’ya hoş geldiniz’ yazısı bulunan akordeonuyla şarkılarını seslendiren Felek, pandemi sürecinde nağmeleriyle insanlara moral veriyor.

Ordu’da 11 yaşındayken meyve toplamak için çıktığı ağaçtan düşerek sol kolunu kıran ve yanlış tedavi sonucu kangrenleşen kolu omzundan kesilen Tahsin Felek, o günden sonra evine kapalı bir çocukluk yaşadı. Çocukluğunda başkalarıyla konuşmayı istemeyen sosyal hayattan kopan Felek’in içine kapanık yaşamı, ablasının aldığı oyuncak piyano ile değişti. Sağ eli ile piyanonun tuşlarına basarak notaları öğrenmeye başlayan Felek, piyanonun ardından kendisine alınan akordeon ve bağlamayı çalmayı öğrendi. 
15 YILDIR AKORDEONUYLA SOKAK MÜZİSYENLİĞİ YAPIYOR
Engelli birey olmanın sosyal yaşamdaki zorluklarını müzik sevgisiyle aşan Felek, evinin yakınlarında mini konserler vererek zaman geçirdi. Şiir ve resme ilgi duyan Felek, yaptığı resimlerden sergi de açtı. Antalya’ya yerleştikten sonra sokak müzisyenliği yapmaya karar veren Felek, her yıl milyonlarca turistin gezdiği tarihi Kalekapısı’nda 15 yıldır akordeonuyla müzik ziyafeti sunuyor. Karadeniz’in yöresel kıyafetlerini giyerek çiçeklerle süslediği akordeonu ile sokak müzisyenliği yapan Felek, renkli kişiliğiyle de Antalyalıların ve kenti ziyarete gelen turistlerin hafızasında yer aldı.
KENTİN SİMGE İSİMLERİNDEN
Zamanla kentin simge isimlerinden biri olan Felek, öğrendiği İngilizce ile turistlerle sohbet edip, fotoğraf çektirmek isteyenleri geri çevirmemesiyle gönüllerde taht kurdu. Pandemi döneminde sokağa çıkma kısıtlaması olmadığı günlerde 11.00 ile 16.00 saatleri arasında akordeonuyla müzik yapan Felek, yoldan geçenlere şarkılarıyla moral veriyor. Kendisine yöneltilen istek şarkıları akordeonuyla çalıp, seslendiren Felek, hayata küsmeden sanatıyla engelleri aşmanın mutluluğunu yaşıyor.    
NEŞELİ ŞARKILARLA MORAL VERİYOR
Sokak müzisyenliği yaparak insanlarla arasında güzel bir bağ oluştuğunu anlatan Felek, şunları söyledi:
“15 yıldır sokak müzisyenliği yapıyorum. Küçük yaşta ağaçtan düşme nedeniyle sol kolumu kaybettim. Sonra hayata daha sıkı bağlanmam lazımdı. Müziğe, resme yöneldim. Akordeon çalarak hayatıma devam ediyorum. Pandemi herkes gibi beni de üzüyor. İnsanların koronavirüse duyarsızlığı beni üzüyor. İnsanlar bazı kurallara daha sıkı uymalı. Pandemi döneminde insanların morali bozuk, onlara şarkılarımla yardımcı olmaya çalışıyorum. Onlar da bazı zamanlar benden şarkı istiyor. Ben de neşeli şarkılar seslendirerek onlara moral vermeye çalışıyorum. Müziğimi yaparak insanlarla güzel diyalog kuruyorum. Antalya’da sembol haline geldim. İnsanların benden şarkı istemesi, sohbet etmesi, fotoğraf çektirmesi çok hoşuma gidiyor. Sanatımla insanlarla diyalog kurmamın parayla ilgisi yok. Antalya’ya gelip beni gören turistler, fotoğrafımı çekenler, sonraki gelişlerinden yine buraya uğrayıp, benimle sohbet ediyor. Sevilmek sayılmak beni çok mutlu ediyor.”
İLK GÖREN ENGELLİ OLDUĞUNU FARKETMİYOR
Akordeon çalarken kolunu kapattığı için ilk bakışta engelli olduğunun fark edilmediğini dile getiren Felek, kendisine acınmasından hoşlanmadığını belirtti. Müziğiyle insanların hafızasında yer edinmek istediğini aktaran Felek, zaman zaman kendisine verilen paralarla günde 40 lira civarında kazandığını söyledi. Felek, sokak müzisyenliğini insanların sevgisini kazanmak için yaptığını aktardı.

Görüntü dökümü:
—————
– Tahsin Felek’in akordeon çalıp, şarkı söylemesi
– Yoldan geçenlerden detay
– RÖP Tahsin Felek 
HABER-KAMERA: Tolga YILDIRIM/ANTALYA,(DHA)

======================================

4) TARİFİNİ 30 YILLIK USTASI BİLE BİLMİYOR

Antalya’da ‘Meşhur 18 Bağaçaları’, 80 yılı aşkın süredir Ramazan aylarında iftar sofralarının vazgeçilmezi haline geldi. Mustafa Zünbül’ün (45) yapıp, babası İdris Zünbül’ün (69) fırında günde 500 civarında pişirdiği bağaça, Türkiye’nin dört bir yanına satılıyor. Lezzetiyle Antalya’nın geleneksel tatları arasında yerini alan bağaçanın tarifini ise baba ve oğuldan başka, imalathanede 30 yıldır çalışan ustası dahil kimse bilmiyor.

Antalya’da Ramazan aylarında iftar sofralarının vazgeçilmezi haline gelen ‘Meşhur 18 Bağaçaları’ geleneği bu yıl da devam etti. Okul numarasının 18 olması nedeniyle 1940’lı yıllarda Mustafa Zünbül’ün ürettiği tahin, tarçın, hamur ve tereyağından yapılan bağaça, lezzetiyle yıllardır Antalyalıların Ramazan sofrasında yer aldı. Dedesi ile aynı adı taşıyan Mustafa Zünbül’ün babası İdris’ten öğrendiği tarifle 3 kuşaktır sürdürdüğü geleneksel tat, Antalya çarşı mutfağı ve Ramazan gelenekleri açısından önemli bir yiyecek maddesi olarak yer edindi.
BAĞAÇANIN ÜNÜ YURT DIŞINA ÇIKTI
Üzeri susam ve fıstıkla süslenmiş tahinli bir yiyecek olan bağaça, güzel görünümü ve lezzetiyle Antalya’da 7’den 70’e herkesin severek tükettiği yiyecek haline dönüştü. Tarihi Kaleiçi’ndeki imalathanede Mustafa Zünbül’ün babası İdris Zünbül ile günde 500 civarında ürettiği bağaçanın ünü, Türkiye’nin farklı illerine kadar yayıldı. Sadece Antalya’da ulaşılabilen bu lezzeti bilenlerin siparişi için Mustafa Zünbül, farklı illere kargo ile gönderim yaptığını aktardı.   
‘BABAMIN VE BENİM YAPTIĞIM GİBİ LEZZET ALAMAZLAR’
Babasının dedesinden öğrendiği lezzeti üç kuşak devam ettirmenin gururunu yaşadığını anlatan Zünbül, imalathanede 30 yıldır çalışan hamur ustasının bile tarifi bilmediğini anlattı. Bağaçayı lezzetiyle dedesi, babası ve kendisinin yapabildiğine değinen Zünbül, “Tarifini isteyenler oluyor. Tabi herkes bağaça yapabilir ama dedemin, babamın, benim yaptığım gibi lezzet alamazlar. Bizim yanımızda 30 yıldır çalışan ustalarımız, hamurkarlarımız var. Onlar da yapabilir ama bizim yaptığımızla aynı lezzete ulaşamazlar. Gizlediğimiz sır yok ama bizim el becerimiz, alışkanlığımız farklı bir şey. İçeriğindeki ürün dengesini tutturmak, el becerisi herkeste farklıdır. Bizler çok emek sarf edip, ürünümüzü en iyi şekilde yapmaya çalıştık. Babam dedemden, ben de babamdan öğrendim. İçeriğindeki malzeme,  malzemelerin oranı önemlidir. Yapılışında hamurun kıvamı, tahinin ayarı çok önemli. Ben malzemelerimi özel yaptırıyorum. Bazı zamanlar tahini aldığım yere gidip, makinede kıvama gelmesi için bekliyorum. İnce taneli şeker almıyorum, hep aynı şekeri kullanıyorum. Eskiden Antalya’da tahinle gıda ürünleri yapılıyormuş. Dedem de zamanla yapa yapa bağaçayı, bu tadı ortaya çıkarmış ve yıllardır seviliyor” diye konuştu. 
MEŞHUR RAMAZAN GELENEĞİ
Türkiye’nin farklı illerine bağaça gönderdiklerini, farklı ülkelerde yaşayanların Antalya ziyaretinde sık sık sipariş verdiğini anlatan Mustafa Zünbül, turistik hediye için bağaçanın Antalya tadı olarak hediye edildiğini söyledi. Bağaçanın yıllardır sevilmesinin nedenlerini anlatan Zünbül, şunları söyledi:
“Meşhur 18, Antalya’da 80 yıldan uzun süredir, dededen toruna 3 kuşaktır temsil etmeye çalıştığım bağaçamız. Eskiden Antalya ufak bir yermiş. Dedemin okul numarası 18 olduğu için lakabı olmuş. Ben de bağaça lezzetini aile işletmesi olarak tescil ettirdim. Bağaça tahin, şeker, hamur, çam sakızı, tereyağı ve tarçından oluşur. Ramazanda daha çok ilgi görüyor. Tok tuttuğu, kan şekerini dengeleyici özelliği olan gıda maddeleri var içeriğinde. Ramazanda Antalyalıların olmazsa olmazı bir gıda maddesi oldu. Bağaçanın bilinirliği ülke sınırlarını aştı. Farklı ülkelerden misafirler geldiğinde götürüyorlar ya da istiyorlar.”
OĞLU YAPIYOR, BABASI PİŞİRİYOR
Dedesinin yaptığı bağaçayı, babasından öğrendiğini ve babasıyla üretime devam ettiklerini anlatan Zünbül, yaşadığı sürece Meşhur 18 Bağaları’nı üretmeye devam edeceğini belirtti. İmalathanenin fırınında babasının görev aldığını anlatan Zünbül, babasıyla geleneksel tadın sürdürülmesi için bir arada çalışmanın mutluluk verici olduğunu söyledi. Bağaçayı imal eden meslek erbabı olarak 60 yıldır fırında Meşhur 18 Bağaçaları’nı ürettiğini dile getiren İdris Zünbül ise “Babamdan öğrendim, oğluma öğrettim. 60 yıldır fırının başında kürek sallayıp, bağaçaları pişiriyorum. Bu lezzetin zamanla taklitlerini yaptılar ama kimse bizim yaptığımız gibi yapamadı” dedi.

Görüntü dökümü:
————–
– Boğaca hamurunun hazırlanması
– Pişmiş boğaçalardan detaylar
– Paketlenme aşaması detay
– Paketlenmiş boğaçalar detay
– Mustafa Zünbül RÖP
– Fırından detaylar
– Fırından çıkan boğaçalar
– Boğaçaların yapım aşaması
– Boğaçalara susam serpilmesi
– Boğaçalara fıstık eklenmesi 
– Boğaçaların tepsiye dizilmesi
– Fırının kapanması detay
– Detaylar
HABER:Tolga YILDIRIM-KAMERA: Burak YALMAN/ANTALYA, (DHA

======================================

5) İZMİRLİ ÇİFTÇİ ‘STEVİA’ BİTKİSİYLE GELİR ELDE EDECEK
 
İZMİR’in Torbalı ilçesinde ziraat mühendisi Harun Karaman (33), anavatanı Güney Amerika olan ve halk arasında ‘Şeker otu’ olarak bilinen şekerden 30 kat daha tatlı doğal ‘Stevia’ bitkisinin üretimine başladı. Bölgedeki çiftçilerin kendi aracılıyla ürünü yeni yeni tanımaya başladığını belirten Karaman, “Tanıtımını yapıyorum, ne işe yaradığını nasıl bir getirisi olduğunu, diğer ürünlere alternatif bir ürün olduğunu görüyorlar. Bölge çiftçisi, bu ürünle daha fazla gelir elde edecek” dedi.

Halk arasında şeker otu olarak da bilinen Stevia bitkisi, Amerika ve Uzak Doğu ülkelerinde doğal tatlandırıcı olarak kullanılıyor. Beyaz şekerden yaklaşık olarak 300 kat daha tatlı olduğu belirtilen Stevia bitkisinin kalorisinin ise oldukça düşük olması ise talebi arttırıyor. Ege, Akdeniz ve Marmara bölge iklimlerinde yetişebilme özelliği sayesinde endüstrileşme açısından büyük potansiyele sahip olduğu kaydedilen ürünün; özellikle pandemide sağlıklı beslenme adına sağlayacağı katkılar dikkat çekiyor. Diyabet ve obezite gibi kronik hastalıkları bulunanlar için bu özellikleriyle ilgi çekiyor. Yakın zamana kadar yurt dışından ithal edilen Stevia bitkisinin Türkiye’de üretiminin yaygınlaşmasının hem sağlık hem de ekonomi açısından önemli ölçüde kazanç sağlayacağı vurgulandı.

Ege Üniversitesi’nde doktora öğrencisi ziraat mühendisi Harun Karaman, Torbalı ilçesindeki kiraladığı arazide anavatanı Güney Amerika olan sıfır kalorili şeker elde edilebilen stevia bitkisinin üretimine başladı. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan aldığı hibeyle kolları sıvayarak çalışmalara başlayan Karaman, “Bu bitki halk arasında şeker otu olarak biliniyor. Kırsal alanda ve uygun şartlarda yetiştirilen bir bitki. 10 dekar alanda üretim yapıyorum. 1 dekarlık alanda ise ürünün fide üretimini yapıyorum. Bu bitkinin ana vatanı Güney Amerika’dır. Günümüzde Avrupa ve Uzak Doğu ülkelerinde de kullanıyorlar. Bitki çok tatlı bir ürün. Yurt dışında da tatlandırıcı olarak kullanıyorlar. Bu ürünün avantajı, ürünün kalorisi neredeyse sıfıra yakın. Şeker hastaları kolaylıkla kullanabiliyor. Birim alandaki verimliliği de çok yüksek. Beyaz şekere nazaran, kilogram bazında kıyas yaptığımız zaman 300 kat daha tatlı. Yani bu ürünün 1 kilogramı neredeyse 300 kilogram beyaz şekere denk geliyor. Akdeniz, Ege ve Marmara Bölgesi’nde 6-7 yıla kadar tarlada kalabiliyor. 

Bölgedeki çiftçilerin kendi aracılıyla ürünü yeni yeni tanımaya başladığını belirten Karaman, “Tanıtımını yapıyorum, ne işe yaradığını nasıl bir getirisi olduğunu, diğer ürünlere alternatif bir ürün olduğunu görüyorlar. Bölge çiftçisi, bu ürünle daha fazla gelir elde edecek. Daha fazla kazanacaklar. Bu ürün yemekte kullanıldığı gibi, tıbbi sektörde de örneğin şeker hastaları bunu tablet olarak kullanabiliyor.”

Görüntü dökümü
– Bitkiden görüntü
– Harun Karaman röp.
– Genel ve Detay görüntü
Haber: Kadir ÖZEN- Kamera: Tekin GÜRBULAK / İZMİR, (DHA)

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam
Reklam
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Haberolduk.com - Son Dakika Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!