DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ – (C BÖLGE)

dha-yurt-ozel-gundemi-c-bolge-FsfSrzOf.jpg

VAN’DA BARAJ GÖLÜ DONDU

VAN kent merkezi ile Erciş’te beklenen kar yağışı henüz gerçekleşmezken, soğuk havalar ise etkili olmayı sürdürüyor. Hava sıcaklığının geceleri sıfırın altında 20 dereceye kadar düştüğü Erciş ilçesinin kırsalında bulunan ve kuraklık nedeniyle de su seviyesi oldukça düşen Koçköprü Barajı’nın yüzeyi, bu nedenle tamamen buzla kaplandı.

Erciş ilçe merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta bulunan, bölgenin enerji ile sulama suyu ihtiyacının karşılandığı 65 milyon metreküp kapasiteli Koçköprü Barajı bölgede etkili olan kuraklık nedeniyle 21 milyon metreküp su seviyesine düştü. Ocak ayının sonlarına gelinmesine rağmen halen bölgede beklenen yağışların olmaması endişeye neden olurken, soğuk havalar ise etkili olmayı sürdürüyor. Erciş ilçesi ve kırsalında hava sıcaklığının geceleri sıfırın altında 20 dereceye kadar düşmesi Koçköprü baraj gölünün de donmasına neden oldu.

Bölge sakinlerinden çiftçilik ile uğraşan 7 çocuk babası Nuri Yıldızer, baraj gölünün su seviyesinin büyük oranda düşmesi nedeniyle buzlanmanın erken yaşandığını söyledi. Her yıl bölgede 1 metreyi aşan karın bulunduğunu belirten Yıldızer “Bölgede ciddi bir kuraklık yaşanıyor. Bu kuraklık, baraj gölünün su seviyesinin yaklaşık yüzde 70 oranda azalmasına neden oldu. Suların çekilmesiyle su altında kalan bir teknenin de ortaya çıktığını söylemek lazım. Umarım en kasa zamanda beklenen yağışlar olur. Aksi takdirde yaz aylarında sulama yapmak için barajda su bulamayacağız. Koç köprü barajında aynı zamanda balıkta bulunuyor, mevsimin uygun olduğu aylarda balık avcılığı da yapılıyor” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
——————–
-Buzla kaplanan baraj gölü
-Suyun azalması ile birlikte kıyıda kalmış tekne
-Çevreden ve yüzeyi buzlu baraj gölünden detaylar
-Nuri Yıldızer konuşması
-Çevreden detay görüntüler

Haber: Barış KUL/ERCİŞ (Van), (DHA)-

=====================

BİLGİSAYAR TAMİRİ YAPAN TEKNİK SERVİSLERİNDE PANDEMİ YOĞUNLUĞU

TOKAT’ta bilgisayar teknik servislerinde pandemi nedeniyle yoğunluk yaşanıyor. Kentte 30 yıldır bilgisayar teknik servisinde çalışan Semih Bulut, koronavirüsten dolayı bilgisayar, tablet gibi ürünlerin kullanımının arttığını, buna bağlı da oluşan arızalardan dolayı yoğunluk yaşandığını belirtti. Bulut, “Şu anda inanılmaz şekilde işlerimiz yoğun. İnsanların evlerinde kapalı olması, uzaktan eğitimin başlaması bizim de işlerimize olumlu yansıdı” dedi.
Koronavirüs salgını nedeniyle öğrencilerin uzaktan eğitime ve dışarı çıkma yasaklarının başlamasıyla birlikte bilgisayar ve tablet tamir etmek isteyenlerin sayısı arttı. Pandemi sürecinde elde bulunan stokların tükenmesi nedeniyle bilgisayar fiyatlarının arttığını belirten teknik servis yetkilileri, insanların yeni bilgisayar ya da tablet almak yerine ellerinde bulunan arızalı cihazı tamir ettirmek veya bakımını yaptırmaya yöneldiklerini söyledi.

‘İŞLERİMİZ İNANILMAZ YOĞUN’
Kent merkezinde 30 yıldır bilgisayar teknik servisinde çalışan Semih Bulut, “Şu anda inanılmaz şekilde işlerimiz yoğun. İnsanların evlerine kapalı olması, uzaktan eğitimin başlaması ve kısıtlama günlerinde insanlar özellikle evde olduğu için cihazları kullanıyorlar. İnsanların fazla kullanmasından ve yere düşürüp kırmalarından dolayı bize dönüşler çok fazla oluyor. Diğer esnaf arkadaşlara göre bizim işlerimiz inanılmaz derecede yoğun. İthalat fazla olmadığından dolayı iç piyasadaki ürünlerin de fiyatları da arttı. İnsanlar genellikle eski cihazlarını getiriyorlar. Bunları ayağa kaldırmak için. Onları tamir ederek, hazır hale getiriyoruz” dedi.

‘İKİNCİ EL FİYATLARI DA ARTTI’
Yedek parça bulmakta zorlandıklarını söyleyen Bulut, “Pandemiden dolayı tedarik sürecinde bir sıkıntı var. Tamire fazla cihaz geldiği için elimizdeki stokları tükettik. Cihaz bize de geliyor, diğer arkadaşlara da gidiyor, o yüzden bir sıkıntı yaşıyoruz. Şu anda ikinci el bilgisayarda muazzam bir fiyat artışı oldu. Otomotiv sektöründe olduğu gibi bizde de anormal bir şekilde 2’nci el piyasası da sıfır piyasası da artmış durumda. Pandemi süreci öncesinde normal bir kullanıcının kullanacağı ikinci el bilgisayar bin 500 lira seviyesinde iken şu anda 3-4 bin seviyesine kadar çıktı. Pandemiden önce 2-3 bin liraya sattığımız sıfır bilgisayarlar ise 6-7 bin seviyesinin üstüne doğru gidiyor” diye konuştu.

Görüntü Dökümü:
-Bilgisayar teknik servisinden görüntüler
-Bilgisayar ve tablet tamiri görüntüleri
-Teknik servis çalışanının açıklamaları
-Detaylar

Haber-Kamera: Fatih YILMAZ-Halil İbrahim YEL/TOKAT, (DHA) 

=====================

KADINLARIN EL EMEĞİ ÜRÜNLER, HANIMELİ ÇARŞISI’NDA DEĞER BULUYOR

SİVAS’ta, ev ekonomisine katkı sağlamak isteyen kadınlar, evlerinde emek vererek yaptıkları el işlerini Sivas Belediyesi’nin açtığı Hanımeli ve El Sanatları Çarşısı’na getiriyor. Ürünler, çarşıda üreten kişinin belirlediği fiyatlardan satıldıktan sonra paraları da emekçilerin hesaplarına yatırılıyor. 
Sivas Belediyesi tarafından 2010 yılında kurulan Hanımeli Çarşısı, üretici kadınların ve unutulmaya yüz tutmuş sanatları canlandıran ustaların yaptığı ürünleri alıcıyla buluşturuyor. Kent genelindeki 2 bin 300 kadının yaptığı el emeği, göz nuru 130 çeşit ürün sergilenerek, satışa sunuluyor. Kadınlar, evlerinde yaptıkları el ürünlerini getirdikleri çarşıda kendi belirledikleri fiyat üzerinden satışa çıkarıyor. Ürünler satışından elde edilen gelirler üreticilerin açtıkları banka hesaplarına yatırılıyor. Kadınlar, bu sayede ev ekonomisine katkı sağlıyor. Sivas Belediyesi’nin hiçbir kar amacı gütmeden kurduğu Hanımeli Çarşısı’nda; Sivas bıçağı, kemik tarak, ahşap ağızlık ve kalemlik, ahşap tablo, tezhip, minyatür, ebru, filografi, kaligrafi, hat sanatı ürünlerinin yanında dikiş nakış, mefruşat ve çeyiz ürünleri de satışa sunuluyor. Ayrıca Belediye tarafından isteyen kadınlara mesleki kurslar da veriliyor. Hanımeli Çarşısı bu özelliği ile Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyor. 

‘EMEĞE SAYGI ÜRETİME KATKI’
Sivas Belediyesi Hanımeli Çarşısı Birim Sorumlusu Bilal Kolsuz, “Sivas Belediyesi bünyesinde ihtiyaçlı ailelerimizin ve kurslara katılan ev hanımlarının, Sivas’ın tarihine mal olmuş el sanatlarını yaşatmak isteyen ustalarımızın bıraktığı ürünleri burada alıp sergiliyoruz ve satınca hesaplarına parasını yatırıyoruz. Burası tamamen sosyal bir proje ve belediyemizin buradan hiçbir karı yoktur. ‘Emeğe saygı üretime katkı’ sloganıyla çıktığımız bu yolculukta şu ana kadar 2 bin 300’ü geçen üye sayımız var. Bu üyelerden yaklaşık 1500 tanesi aktif üye. Bu üyelerimiz her hafta ürün getiriyorlar. Satılan ürünlerin ücretleri hesaplarına yatarken satılmayan ürünlerin burada 6 ay boyunca sergilenme hakkı var. Bize ürünlerini bırakan ustalarımızın veya ev hanımlarının hesap kartları okuttukları çocukların da olanlar var. Biz satılan ürünün parasını yatırdığımızda o para ya öğrenciye ya da askere gidiyor. Özellikle ev hanımları eşlerine ve ekonomisine katkı sağlamak amacıyla kendi birikimlerini yapıyorlar ve kızlarının çeyizlerini buradan sağladıkları ücretle hazırlıyorlar. Ürün gönderen ustalarımız ise yaptıkları el sanatlarını burada satarak yaşatmış oluyor. Burası alın teri, el emeği göz nuru ürünlerin sergilendiği, hiçbir ticari kazanç beklenmeden yürüttüğümüz sosyal bir projedir” dedi.

‘KİRAMI BURADAN ÇIKARIYORUM’
Ev geçimini Hanımeli Çarşısı’nda sattığı ürünlerden karşılayan Tülay Özgür Ceyhan(40), “8 sene önce lifleri yapıp elden satıyordum. Bir arkadaşım sayesinde Hanımeli Çarşısı ile tanıştım. Hem evime katkıda bulunuyorum, hem de yeni insanlarla tanışıyorum. Ben kirada oturuyorum. Yeri geliyor kiramı çıkarıyorum, harçlıklarımı çıkartıyorum. Kendime özgüvenim oluyor. Her hafta gidiyorum oraya, el işi bırakıyorum. Hesaplarımıza para yattığında alıyorum, hem evimin eksiğini gideriyorum hem de harçlıklarımı çıkartıyorum. Ben çok memnunum ve bunu her zaman dile getirdim. Çarşıda çalışan görevlilerimiz gerçekten çok ilgililer. Herkesin el emeğine saygı duyarak satışlarını yapıyorlar. Bir ev hamını olarak hem ev işi hem el işi hem de çocuk ile bir harçlığını çıkartacak kadar satış yapıyorum. 8 senedir ben hiçbir gün harçlığımı kazanamadığım olmadı. Her hafta pazartesi günleri ne kadar yaptıysak götürüp teslim ediyoruz” diye konuştu.

‘BURADA BİR AİLE OLDUK’
Ev hanımı Serpil Polat (60) ise uygulamadan çok memnun olduğunu belirterek, “Lif, patik, el işi yapıyoruz. Hem kafamız dağılıyor hem de kendimize harçlık yapıyoruz. Hanımeli Çarşısı’na getiriyoruz ve satılıyor. İnsanlarımız güzel, buradaki çalışanlarla bir aile olduk zaten. Kartımız var. Buradaki sattığımız ürünlerin parası hesaplarımıza yatıyor ve gidip postaneden alıyoruz. Hizmetlerinden çok memnunuz, bir aile gibi davranıyorlar burada bize. Hanımlar için çok güzel bir fırsat. Kazancımız ürünlere göre değişiyor. Tane başına 50 lira aldığımız da oluyor 100 lira aldığımız da oluyor. Sonuçta harçlığımız çıkıyor. Emeğimizin karşılığını fazlasıyla alıyoruz” ifadelerini kullandı.

Görüntü Dökümü
-Hanımeli Çarşısı’ndan görüntüler
-Çarşıda atılan el emeği ürünlerden detaylar
-Evinde çarşı için el işi yapan kadınlar
-Kadınlarla röportaj
-Çarşı sorumlusunun açıklamaları
-Detaylar

Haber-Kamera: Arife Defne ARSLAN/SİVAS, (DHA) 

===========================

‘YILIN KADIN PROJESİ’ İSPİR KADIN KOOPERATİFİ, RESTORAN DA AÇIYOR

ERZURUM’un İspir ilçesinde kurulan Hanımeli Kadın Girişimi, Üretim ve İşletme Kooperatifi, talebe yetişemiyor. Geçtiğimiz yıl düzenlenen ‘İstanbul Marka ve Kariyer Zirvesin’de “Yılın Kadın Girişim Projesi’ne layık görülen Hanımeli Kadın Girişimi, ilçede restoran açmak için çalışmalara başladı. 
    İspir ilçesinde Belediye Başkanı Ahmet Coşkun’un eşi Merve Coşkun’un girişimleri sonucu 10 kadının katılımıyla İspir Hanımeli Kadın Girişimi Üretimi ve İşletme Kooperatifi kuruldu. Gözleme satışıyla faaliyetine başlayan kooperatif, daha sonra İspir’in doğal ürünleriyle faaliyet alanını genişletti. Kadınlar tarafından üretilen ve yer üstündeki petrol olarak tanımlanan İspir fasulyesi, bölgeye özgü kurutulmuş reyhan, İspir balı, dut kurusu ve pekmezi, cevizli pestil ve sucuk, muska, mantı, erişte ve Erzurum su böreği gibi ürünleri hem geleneksel hem de online satış yöntemiyle pazarlayan kadınlar, kısa sürede önemli çalışmalara imza attı. Yaptığı çalışmalar ile İspir’de ve bölgede yaşayan kadınlara bir başarı hikâyesi örneği sunan kooperatif, geçtiğimiz yıl Aralık ayında İstanbul’da yapılan Türkiye 4’üncü Altın Marka Ödülleri’nde ‘Yılın Kadın Projesi’ ödülüne layık görüldü. 
    Yaptığı çalışmalarla kısa sürede dikkat çeken kooperatife bir destek de KUDAKA’dan geldi. KUDAKA yöneticileri, kooperatifi destekleme kararı aldı. KUDAKA, kooperatifin ürettiği ürünlerin pazara daha hızlı sunulması için ihtiyaç duyulan soğuk hava deposunun ve yürütülen faaliyetlerin tanıtımının yapılması amacıyla film çekimi işinin projelendirilmesine destek verecek.
27 KALEM MUTFAK ÜRÜNÜ ÜRETİYORUZ
    İspir Hanımeli Kadın Girişimi ve İşletme Kooperatifinin Başkanı Merve Coşkun, 10 kadının katılımıyla faaliyetlerini yürüttüklerini söyledi. İlçe ve köylerde kadınların üretiminin kooperatif yoluyla pazarlandığını belirten Coşkun, yöresel lezzetler dükkanı açtıklarını ve 27 kalem mutfak ürününü satışa sunduklarını kaydetti. Mantı, erişte, su böreği, baklava ve daha bir çok mutfak lezzetleri hazırlandığını belirten Coşkun, kooperatif olarak restoran açmayı planladıklarını da söyledi. Coşkun, pandemi sonrası restoran projesini hayata geçireceklerini, özellikle kimsesiz olanlara yönelik hizmet yapacaklarını belirtti. Yöre kadınının yaptığı ürünlere büyük rağbet olduğunu ifade eden Coşkun, yurdun dört bir yanından gelen talebe yetişemediklerini bildirdi. 
    Kooperatif yönetiminde yeralan kadınlar ise yaptıkları işler sebebiyle özgüvenlerinin arttığını söyledi. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————-
-Kadınların çalışması
-Kadınların mantı yapması
-Kooperatife ait binanın görüntüsü
-Kadınların çalışmasından genel ve detay
-Kadınların konuşması
-Merve Coşkun’un konuşması
-Kadınların konuşması
-Ödül töreni fotoğrafları

Haber-Kamera: ISPIR (ERZURUM),(DHA)

======================

TAŞIDIKLARI DEMİR, YÜKSEK GERİLİM HATTINA TEMAS EDİNCE AYAK TABANLARI PATLADI

 ERZİNCAN’ın Tercan ilçesine bağlı Kalecik köyünde amca çocukları Mustafa Yalçın (13) ile Ahmet Yalçın (16) birlikte taşıdıkları inşaat demiri, yüksek gerilim hattıyla temas edince her ikisinin de ayak tabanları patladı. Olaydan sonra baygınlık geçiren amca çocuklarını akrabaları olan Muhanur Yalçın tarafından vücutlarındaki elektriği alsın diye toprağa gömdü. İki çocuk köye gelen ambulansla hastaneye kaldırıldı, tedavileri devam ediyor.
    Olay 6 Aralık Pazar günü sabah saatlerinde meydana geldi. Köyde kendilerine ait inşatta demir taşıyan Mustafa Yalçın ile Ahmet Yalçın birlikte tuttukları inşaat demiri hemen üstlerinde duran yüksek gerilim hattı ile temas etti. O sırada büyük bir acı ile yere düşen amca çocuklarının ayak tabanları patladı ve baygınlık geçirdi. Bu sırada olayı görüp gelen 60 yaşındaki Muhanur Yalçın, çocukların vücudundaki elektriği alması için bellerine kadar toprağa gömdü. Köye gelen ambulansla Erzurum’daki Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi’ne kaldırılan iki çocuğun tedavisi devam ediyor. Sağlık durumları her geçen gün iyiye giden amca çocuklarının elektrik akımının ayak tabanında açtığı delikler kapatılmaya çalışılıyor.
    Çocukların yanında refakatçi olarak kalan Kalecik köyü muhtarı ve Mustafa Yalçın’ın da babası olan Cengiz Yalçın, “Çocuklar kendimize ait inşaat demirlerini kaldırırken yüksek gerilimi fark etmeden demiri tellere değdirmişler. Şok geçirip o an yere yığılmışlar. Ayakları patlamış. Elektrik akımı ayaklarını patlatıp dışarı çıkması yaşamalarına neden olmuş. Olayı gören yakınımız vücutlarındaki elektrik akımının tamamen çıkması için çocukları toprağa gömmüş. Köye gelen ambulansla çocukları önce Tercan ilçe merkezine oradan Erzincan’a ve sonra Erzurum’a getirdik. Allah devlete ve sağlık çalışanlarımıza zeval vermesin” diye konuştu.
    Yaklaşık 40 gündür hastanede olduklarını söyleyen Mustafa Yalçın, “Böyle bir acı olamaz. İkimizde aynı demiri kaldırdık. O sırada büyük bir acı ile bayıldık. kendimize geldiğimizde hastanede doktorlar müdahale ediyordu. Benim sağ Ahmet’in ise her iki ayak tabanı patladı. Yavaş yavaş yürümeye başladık. Umarım kısa sürede iyileşir evimize gideriz” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
———————
-Çocukların hastane odasında kitap okumaları
-Çocuklardan genel ve detaylar
-Ayaklarının sarılı görüntüsü
-Muhtar Cengiz Yalçın ile röp
-Çocuklar ile röp

 Haber-Kamera: Turgay İPEK / ERZURUM, (DHA)

========================

GİRLEVİK ŞELALESİ, BUZ DAĞI GİBİ

ERZİNCAN’ın Çağlayan beldesindeki Girlevik Şelalesi kar yağışı sonrası adeta beyaz gelinliğini giydi. Yaklaşık 40 metre yüksekliğindeki şelale, soğuklar nedeni ile buz dağına döndü. Yazın eşsiz güzelliği ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken Girlevik Şelalesi’nde havaların soğumasıyla birlikte dev buz sarkıtları oluştu.
    Kent merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunan, ünlü Girlevik Şelalesi Doğu Anadolu Bölgesi’ni etkisi altına alan kar yağışı ve soğuklar nedeniyle nedeni ile buz tuttu. Yer yer 10 metrelik dev buz sarkıtların oluştuğu doğa harikası bu görünümü ile de eşsiz bir güzelliğe kavuştu. Beldenin önemli turizm merkezlerinden biri olan Girlevik Şelalesi’nin bu hali kentten ve kent dışında da bir çok kişinin ilgisini çekti. Şelalenin buzla kaplı hali görenleri kendisine hayran bıraktı. Çağlayan beldesinde oturan vatandaşlar, Girlevik Şelalesi’nin yazın ayrı, kışın ayrı bir görüntüye sahip olduğunu belirterek herkesi burayı görmeye davet etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————-
-Şelalenin havadan görüntüsü drone ile
-Şelaleden genel detay görüntü
-Şelaleyi ziyarete gelen vatandaşlardan görüntü
-Vatandaşların açıklaması

Haber-Kamera: Coşkun MENEK / ERZİNCAN, (DHA)

=============================

DİYARBAKIRLI KADINLAR, MÜLTECİ HEMCİNSLERİNİN DRAMINI HEYKELE İŞLEDİ

DİYARBAKIR’da farklı meslek dallarından bir grup kadın, bir araya gelerek mülteci kadınlara dikkat çekmek için metalden heykeller yapıyor. Kendilerine ‘Metal Kolektif’ adını veren kadınlar, yaptıkları heykellerde, savaştan ya da farklı sebeplerden dolayı ülkelerinden göç etmek zorunda kalmış kadınların figürlerini yansıtıyor. Asıl mesleği hemşirelik olan, yıllardır da heykel ve resim sanatıyla ilgilenen kolektif üyelerinden Hediye Yaşar, bir yıl içerisinde göç ve kadın temalı 400 heykel yaptıklarını aktardı. Amaçlarının göç eden kadınları görünür kılmak olduğunu belirten Yaşar,  “Bütün dünya kadınları için yapılmış ve tamamen sonrasında satışları olursa göç mağdurlarına bağışta bulunulacak bir çalışma” dedi. 

Diyarbakır’da, farklı meslek dallarından 30 kadın, bir araya gelerek ‘Metal Kolektif’ adında bir grup kurdu. Kadınların amacı, sanatlarıyla göç eden kadınlara dikkat çekmek. Ülkelerinden göç etmek zorunda kalmış kadınları yansıttıkları metalden 400 heykel yapan kadınlar, heykellerin satışlarından elde edecekleri geliri göç mağdurlarına bağışlayacak. Asıl mesleği hemşirelik olan, yıllardır heykel ve resim sanatıyla uğraşan kolektif üyelerinden Hediye Yaşar, çalışmalarının evrensel bir sorun olan göç ve kadınla ilgili olduğunu söyledi. Dünya kadınlarına ithafen yaptıkları bu çalışmadan elde edecekleri gelirin tamamını göç mağdurlarına bağışlayacaklarını ifade eden Yaşar, şunları söyledi:

“Akademik olarak hiç birimiz güzel sanatlar okumadık. Grubumuzda hekim, hemşire, öğretmen, ev hanımı, avukat ve mühendis gibi farklı meslek guruplarından kadınlar var.  Çalışmamız evrensel bir sorun olan göç ve kadınla ilgili. Bu çalışmayı asla kendimize mal etmiyoruz, kimsenin kendine mal etmesini de istemiyoruz, bütün dünya kadınlarına ithafen yapılmış bir çalışma. İnsanların o çalışmaya dokunup dokunmaması ya da bununla ilgili bir emek verip vermemesi çok önemli değil. Bütün dünya kadınları için yapılmış ve tamamen sonrasında satışları olursa göç mağdurlarına bağışta bulunulacak bir çalışma.”

‘AMACIMIZ GÖÇ EDEN KADINLARI GÖRÜNÜR KILMAK’

Göçün günümüzün büyük problemlerinden biri olduğunu kaydeden Hediye Yaşar, olayı dramatize etmeden bütün gerçekliğiyle ortaya koymak istediklerini ifade ederek, “Hem göç de kadını görünür kılmak, hem genel olarak kadını görünür kılmak, hem de olayı dramatize etmek istemiyoruz. Bütün gerçekliğiyle ortaya koymak istiyoruz. Çünkü göç, günümüzün büyük problemlerinden biri. Savaşa dair göçler var, iklimsel göçler var, ekonomik koşullara bağlı göçler var, kendini yersiz yurtsuz hissetmeyle kendine bir sınır ve alan belirlememekle ilgili göçler var, o yüzden böyle bir çalışma yaptık. Metal Kolektif’in çalışması bir yıl sürdü, bir yıl boyunca, göç duygusunu yaşamamış olabiliriz ya da buna maruz kalmamış olsak da o duygunun içinde o kadar yorulduk ki sanırım onun bir parçası olduk” dedi.

‘KADINLARIN SAÇI YOK VE HEYKELLER SİYAHA BOYALI’

Metal Kolektif üyesi kadınların metalden yaptıkları heykellerdeki figürlerde, kadınların saçlarının olmayışı ve heykellerin siyaha boyandığı dikkat çeken Yaşar, bunun nedeninin din, ırk yada cinsiyetle ilgili olmadığını ifade etti. Yaşar, “Yaptığımız heykellerin özellikle saçları yok, siyaha boyalı. Saçlarının olmayışında imgelemek istediğimiz şey, din, ırk yada cinsiyetle ilgili bir şey değil, göç sorunu. Kadına vurgu özellikle yapmak istedik, göğüs kısmındaki açıklıkta, bu tıpkı Suriye savaşında dönen kadınların üzerindeki çarşafları çıkarıp rengarenk kıyafetleriyle ortaya çıkışları. Yada saçlarının örüklerini keserek bırakışlarıyla ilgili kadınsal nesnel algılar bunlar, onu aktarmak istedik. Figürde iki kolu havada yada tam yürüme aşamasında, bu kadınlar yol alıyorlar. Yersizleşmeyle ilgili ve göç aslında sınırlarla ilgili bir sorun değil, sınırları çizilmiş bir alanla ilgili de değil bazen.”

‘ONLİNE OLARAK SERGİLENİYOR, İLK SERGİ MART AYINDA’

Amaçlarının sergi açmak olduğunu da kaydeden Hediye Yaşar, “Online sergileniyor şu anda, başka yerlerden teklifler almaya başladık ama istediğimiz Diyarbakır’da ilk sergiye çıkması. Bununla ilgili girişimlerimiz var. Büyük ihtimalle Mart ayında bir sergi alanında sergilenecek heykeller” dedi.

Görüntü Dökümü
——-
Muhabir Mehmet Mucahit CEYLAN’ın anonsu
Heykellerin yapıldığı atölye
Hediye Yaşar ile röp
Yapılan heykeller
Heykellerin yapılışı
Hediye Yaşar’ın heykellerin ne anlama geldiğni anlatması
Hediye Yaşar’ın heykellerin yapım aşamalarını anlatması
Genel ve detay
Haber-Kamera: Mehmet Mucahit CEYLAN-Serdar SUNAR/DİYARBAKIR,(DHA)

====================

ŞIRNAK’TAKİ 6 BİN YILLIK KASRİK BOĞAZI, DOĞAL GÜZELLİĞİYLE ZİYARETÇİLERİNİ BEKLİYOR

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla Kesin Korunacak Hassas Alan olarak tescil ve ilan Şırnak’taki Kasrik Boğazı, kartpostallık görüntüsüyle keşfedilmeyi bekliyor. Huzur ve güvenlik ortamının sağlanmasıyla birlikte Şırnak’ın artık terörle değil yaylalarıyla, kanyonlarıyla, doğal güzellikleriyle, tarihi varlıklarıyla, kültürel değerleriyle, sosyal, kültürel ve spor faaliyetleriyle anılan bir şehir olma yolunda ilerlemekte olduğunu ifade eden Vali Pehlivan, “Kasrik Beldemiz Dicle Nehrini selamlayan boğazı, kanyonu, tarihi kaya işlemeleri, mağaraları, kelaynakların doğal barınma alanları ve tarihi köprüsüyle kartpostallık bir görünüme sahiptir. Kesin korunacak hassas alan olarak tescil edilen Kasrik Boğazı, turistik seyahate çıkanların ilimizi ziyaret etmesi için en önemli gerekçelerden biri olacak. Bu bağlamda ilimizde turizm hareketliliğinin oluşmasında önemli katkılar sağlayacaktır” diye konuştu.

Şırnak’ta adları sık sık terör olaylarıyla gündeme gelen Gabar ve Cudi dağlarını birbirinden ayıran ve tarihte ‘Krallar Geçidi’ olarak bilinen 6 bin yıllık Kasrik Boğazı 4 Mart 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayınlanan Resmi Gazete’de Kesin Korunacak Hassas Alan olarak tescil edildi. 6 bin yıllık geçmişi olan ve bölgede Asur, Pers, Roma imparatorluklarının hakimiyet için önemli bir vadi olan Kasrik’te çok sayıda tarihi kalıntılar bulunuyor. Kasrik Boğazı’nda tarihi su bentleri, heykeller ve kent kalıntıları varlıklarını halen koruyor.

BÜYÜK İSKENDER’İN KASRİK’TEN GEÇTİĞİ BİLİNİYOR

Kuzey ve Güney Mezopotamya arasındaki tek geçit olan Kasrik, özelikle krallar için konaklama yeri olarak da kullanılmış ve zaman içinde ‘Krallar Geçidi’ ismini almıştır. Aynı zamanda Cizre ve Finik Beyleri ise bu bölgeyi yazlık olarak kullanıyorlardı. Ksenofon ve Büyük İskender’in de Dicle Nehri’ni geçtikten sonra dağları ovalardan ayıran Kasrik’ten geçtiği biliniyor. Yüksek kayalıklar delinerek hazırlanan nöbetçi kulübeleri varlıklarını halen koruyor. Bölgede bulunan bir kaleden ise sadece yıkık duvarlardan oluşan kalıntılar kalmış durumda. Kasrik doğal sit alanı içerisinde ikisi kritik tür olmak üzere 18 bitki ve tehlike kategorilerine göre dördü, yayılım durumlarına göre biri kritik tür olmak üzere 141 hayvan çeşidinin belirlendiği Kasrik Boğazı, doğal ve tarihi güzellikleri ile ziyaretçilerini büyülüyor.

‘ŞIRNAK’IN TURİZMİNDE HAREKETLİLİK OLUŞTURACAK’

Şırnak Vaslisi Ali Hamza Pehlivan, Huzur ve güvenlik ortamının sağlanmasıyla birlikte Şırnak’ın artık terörle değil yaylalarıyla, kanyonlarıyla, doğal güzellikleriyle, tarihi varlıklarıyla, kültürel değerleriyle, sosyal, kültürel ve spor faaliyetleriyle anılan bir şehir olma yolunda ilerlediğini söyledi. Vali Pehlivan, “Kasrik, Dicle Nehri’ni selamlayan boğazı, kanyonu, tarihi kaya işlemeleri, mağaraları, kelaynakların doğal barınma alanları ve tarihi köprüsüyle kartpostallık bir görünüme sahiptir. Kesin korunacak hassas alan olarak tescil edilen Kasrik Boğazı, turistik seyahate çıkanların ilimizi ziyaret etmesi için en önemli gerekçelerden biri olacak, bu bağlamda ilimizde turizm hareketliliğinin oluşmasında önemli katkılar sağlayacaktır” diye konuştu.

‘PERS, ROMA, ASUR İMPARATORLUKLARI BÖLGEDE HAKİMİYET KURMUŞ’

Şırnak Üniversitesi Turizm Yüksekokulu Müdürü ve Öğretim Üyesi Dr. Çağdaş Ertaş, Pers, Roma ve Asur imparatorluklarının bölgede hakimiyet kurduğuna dikkat çekerek, Kasrik Boğazı, görülmesi gereken bir yer olduğunu söyledi. Ertaş, “Şırnak’ın birçok alanı gibi Kasrik Boğazı da doğal güzellikleri ve tarihi özellikleriyle, geçmişiyle herkesi kendine cezbediyor. Ciddi bir potansiyele sahip. Kasrik normalde mesire alanı olarak bilinir. Ama Kasrik’i bir mesire alanı olarak değil, tarihi geçmişiyle, doğal güzellikleriyle, bu bölgede hakimiyet kurmuş medeniyetleriyle daha büyük bir anlam ifade ediyor. Pers, Roma, Asur imparatorlukları bölgede hakimiyet kurmuştur. Büyük İskender’in Kasrik Boğazı’ndan geçtiği söylenir. Kasrik yine 2’si kritik olmak üzere 18 bitki türünü barındırmakta. Aynı zamanda yine 5’i koruma altına alınması gereken olmak üzere 141 tane hayvan çeşidi bu bölgede bulunmakta. Gerek doğal yaşamıyla gerekse tarihi özellikleriyle çok mistik bir özelliğe sahip. Ve bu aynı zamanda çok büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. Dağcılar için kaya tırmanışçıları için herkesi Kasrik kendisine çağırıyor. Artık Şırnak’ta uzun bir süredir çok güzel bir huzur ortamı hakim. Kasrik aynı zamanda ‘Krallar Geçidi’ olarak bilinmekte. Bu bölgenin 6 bin yıllık bir geçmişi söz konusu. Burada kaya kabartmaları bulunmakta. Kaleleri ile çok büyük bir geçmişe, binlerce yıllık bir geçmişe ev sahipliği yapmış. Bu anlamada da müthiş bir tarihi özelliği içerisinde barındırmakta” dedi.

‘ŞIRNAK’I GÖRDÜKTEN SONRA ŞIRNAK İLE İLGİLİ BÜTÜN ÖN YARGILARIM YIKILDI’

Niğde’den gelen Taner Nur, Şırnak’ı gördükten sonra Şırnak ile ilgili bütün ön yargılarının yıkıldığını ifade ederek, Kasrik Boğazı’nın tanıtılması gerektiğini söyledi. Nur, “Özellikle bu tip doğal güzelliklerle karşılaştıktan sonra Şırnak’ın gerektirdiği önemin aslında verilmediğini, tanıtım anlamında daha ciddi çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Şırnak dışardan gelen insanlar için ilk başta ön yargılı davranmalarına neden olmakta fakat burada yaşadıktan sonra bu ön yargıların kırıldığını herkesin göreceğini düşünüyorum. Özellikle Şırnak’ın tanıtım ve doğal güzelliklerinin, tarihi güzelliklerinin ve Kasrik Boğazı gibi ender rastlanan tarihi güzelliklerinin tanıtılması gerektiğini düşünüyorum. Kasrik Boğazı’nı Nevşehir’deki Peri Bacaları ile karşılaştırıldığında ondan çok alta kalır bir yer olmadığını düşünüyorum. Bu konuda tanıtım çalışmaları yapılırsa Nevşehir’deki Peri Bacaları, Ürgüp Göreme kadar ciddi ziyaretçi çekecek ilginç doğa ve tarihi yapıları olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Görüntü Dökümü
———
Kasrik’in genel görüntüsü
Harabelerden görüntü
Tarihi kalıntılar, mağaralar,
Çağdaş Ertaş ve Taner Nur ile röp.

Haber-Kamera: Sekvan KÜDEN-Mehmet Selim YALÇIN/ŞIRNAK, (DHA)

========================

KARLIOVA’DA KAR YAĞIŞINA RAĞMEN KURAKLIK KORKUSU DEVAM EDİYOR

BİNGÖL’ün Karlıova ilçesinde geçen yıllara göre bu yıl geç gelen kar yağışı vatandaşların yüzünü güldürmesi kuraklık korkusunun da önüne geçmedi. İlçede 2020 yılının ocak ayında yaklaşık 1,5 metre kar yağarken bu yıl sadece on beş santim yağan kar karşısında vatandaşlarda kuraklık korkusu yaşanıyor.

Türkiye’nin en fazla kar yağışının olduğu Bingöl’ün Karlıova ilçesinde kuraklık korkusu sürüyor. Geçen yıllarda bu dönemde kar kalınlığının 2-3 metreye ulaştığı Karlıova’da bu yıl ancak 15 santimetre dolayına ulaştı. Bu yıl geç gelen kar yağışı vatandaşların yüzünü güldürürken, kuraklık korkusunun da önüne geçmedi. İlçede 2020 yılının Ocak ayında yaklaşık bir buçuk metre kar yağarken bu yıl ise 15 santimetre yağan kar karşısında vatandaşlarda kuraklık korkusu oluşturdu. 

İlçe sakinlerinden Yasin Buğda, Karlıova’nın Bingöl’ün en fazla kar yağdı ilçe olduğunu ifade ederek, “İlçemiz, Bingöl’ün en fazla kar alan ilçesidir. Normal şartlarda her yıl bu dönemde yerde 1-2 metre kar bulunurken, bu yıl ise 10 santime düştü. Bu durum önümüzdeki yaz mevsiminde ciddi bir kuraklık olacağını işaret ediyor” dedi. 

Karlıova’da tarım ve hayvancılığın yoğun olduğunu anlatan Sadık Uçar ise yeterli kar yağışının olmaması üreticiler için ciddi bir sorun teşkil ettiğini aktardı. Uçar, “İlçemizde bazen 3 metreye yakın kar yağışı görülürdü. Bu yıl ise sadece kar kalınlığı ortalama 15 santim dolayında. Bu durum da kuraklığa neden oluyor. Bu bölgede tarım ve hayvancılığın yoğun olmasıyla ciddi bir sorun teşkil edebilir. Umarım bu durum bu şekilde devam etmez” diye konuştu.

Görüntü Dökümü
——–
İlçe merkezinden detay
Yol açma çalışmaları
Röportaj
Geçen yıl çekilen kar görüntüleri
Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Serkan BİNGÖL/KARLIOVA(Bingöl),(DHA)

===========================
 

Exit mobile version