Reklam Alanı
Reklam Alanı

DHA YURT BÜLTENİ – 13

Reklam Alanı
featured
service
Reklam Alanı

1) NİĞDE’DE VAŞAK ÖLÜMÜNE SORUŞTURMA
 
NİĞDE’de nesli tükenmekte olan bir vaşağın ayaklarından bağlı halde ölü bulunmasına hayvanseverler tepki gösterdi. Valilik ise olayla ilgili soruşturma başlatıldığını, ilk incelemelere göre vaşağın vücudunda silah yarası görülmediğini açıkladı.

Dağcı Serdal Televi, Aladağlar Milli Parkı Bölgesi’nde önceki gün nesli tükenmekte olan ve avlanması yasak olan bir vaşağı, ölü buldu. Ayakları ve ağzı bağlı vaşağın fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşan Televi, “Muhtemel bugün köye yakın bir yerde avlayıp ayağından bağlayarak, belki daha canlıyken, sürükleyerek eziyet ettikleri ve yırtıcılara yem olsun diye canice bir kenara bıraktıkları bu hayvanı yıllarca bölgede vakit geçirmeme rağmen görme şansım olmamıştı. Kim bilir nasıl avladılar?” ifadelerini kullandı.
Niğde Besleme Grubu Platformu Kurucusu hayvansever Elif Al da grup adına yaptığı konuşmada 4 Nisan Sokak Hayvanları Koruma Günü’nde kötü haber aldıklarını belirterek, “Nesli tükenmekte ve görülmesi her insan için büyük bir şans olan bir vaşağın öldürüldüğünü, ayaklarının bağlandığını öğrendik. Bu gerçekten kabul edilemez bir durum, çok üzücü. Hayvanseverler olarak, bununla ilgili ciddi caydırıcı yasaların çıkmasını talep ediyoruz” dedi.

‘SİLAH YARASI GÖRÜLMEDİ’
Niğde Valiliği bugün yaptığı yazılı açıklamada, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını duyurdu. Açıklamada, “Valiliğimiz tarafından oluşturulan ekiplerimizce yapılan araştırma neticesinde hayvanın yaklaşık beş gün önce öldüğü, üzerinde ateşli silah yarası ve izinin olmadığı görülmüş olup hayvanın iç organlarının vahşi hayvanlar tarafından yenilmiş olması nedeniyle ölüm sebebi tespit edilememiştir. Öte yandan paylaşılan fotoğrafta ağzı bağlanmış gibi görünmekle birlikte bu durumun hayvanın kendi yemek borusunun çenesine dolanmasından ibaret olduğu anlaşılmıştır. Arazide arka ayaklarından bağlı bir şekilde terk edilen vaşağın kim veya kimler tarafından buraya getirildiğinin, ölümünün doğal yollarla mı insan eliyle mi olduğunun tespiti için soruşturma devam etmektedirö denildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————-
– Ölü vaşağın fotoğrafları
– Niğde Besleme Grubu Platformu Elif Al ile röportaj

Haber-Kamera: Ali KADI/NİĞDE,(DHA)

=================================

Reklam Alanı

2) AMBULANS HELİKOPTER, YARALI İÇİN STADA İNDİ
 
MALATYA’nın Darende ilçesinde çapa makinesinden düşerek yaralanan Halil Ulukuya (41), ambulans helikopterle hastaneye kaldırıldı.

Darende’ye bağlı Armutlu Mahallesi’nde çiftçilik yapan Halil Ulukuya, bahçede çalıştığı sırada çapa makinesinden düştü. Yaralanan Ulukuya, gelen sağlık ekiplerince Hulusi Efendi Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Durumu ağırlayaşan Ulukuya için 112 Komuta Merkezi’nden ambulans helikopter talep edildi. Darende Stadı’na inen ambulans helikopter ile Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilen Ulukuya’nın sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————-
– Hava ambulansı
– Helikopter 
– Halil Ulukuya’nın statta olması
– Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Taha AYHAN-MALATYA-DHA

===============================

3) AYNI SUDA HEM BALIK HEM DE SEBZE ÜRETİLİYOR
 
AKDENİZ Su Ürünleri Araştırma, Üretme ve Eğitim Enstitüsü’nde (AKSAM), kapalı devre multi-trofik sistemle balık ve sebze türleri aynı suda yetiştiriliyor. AKSAM Müdürü Serkan Erkan, “Aynı suyu hem bitki yetiştirmede hem de balık beslemede dönüşümlü olarak kullanıyoruz. En az suyla en fazla bitki ve balık yetiştirerek, su kaynaklarımızı koruyoruz” dedi.

Antalya’nın Kepez ilçesinde Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı AKSAM, Türkiye’de ilk kez 2017’de deneme üretimlerine başladığı kapalı devre multi-trofik sistemle balık üretiminde, doğada geri dönüşümü olmayan balık dışkılarını, patlıcan ve marul üretiminde gübre olarak kullandı. Bu üretim modelinin özel sektörde ve evlerde uygulanmasına yönelik de çalışmalar başlatıldı. Balık ve sebze üretiminde birbirine bağlı tanklardaki suyun döngü halinde kullanılabilmesi nedeniyle su kaynaklarının korunması ve tasarruflu kullanımı büyük önem taşıyor.

MULTİ-TROFİK YÖNTEM
AKSAM Müdürü Serkan Erkan, bitkilerin topraksız ortamda suda yetiştirilmesine hidroponik denildiğini belirterek, “Bu zaten başarılmış bir konu. Bunun balıkla bir arada entegre yetiştirilmesine multi-trofik yöntem deniyor. Su, kapalı devre bir sistemde sürekli dönüyor. Harici bir giriş- çıkış değil, aynı suyu hem bitki yetiştirmede hem de balık beslemede kullanıyoruz” dedi.

‘HEM BALIĞI HEM BİTKİYİ AYNI SUDA YETİŞTİRİYORUZ’
Erkan, sistemin işleyişini şöyle anlattı:
“Balığı yemliyoruz, balık yemi yiyor, yemin atıkları ve balık dışkıları bir sistemle bitkiye geliyor. Burada azot döngüsü var, amonyumun nitrata dönüşmesi olayı gerçekleşiyor. Bitkimiz istediği azotu buradan alıyor ve gelişmeye başlıyor. Bitki azotu alınca su temizlenmiş oluyor. Bu balık için istenen bir durum. Suyu tekrar balığa veriyoruz. Balık rahat bir yaşam ortamı buluyor. Bu şekilde kapalı döngü sistemde hem balığı hem bitkiyi aynı suda sürekli döngüyle yetiştirmeye çalışıyoruz.”

GELECEĞİN İŞLERİ BUNLAR OLACAK
Bu sistemde çok farklı bitkiler denenebildiğini belirten Erkan, “Çok az bir alanda yüksek oranla yetiştiricilik yapılabiliyor. 2050 yılında her iki kişiden birinin evinde su akmaması bekleniyor. Buna bağlı olarak araştırma çalışmaları sonuçlarına göre, en az suyla en fazla bitki ve balık yetiştirme işlemi olacak. Geleceğin işleri bunlar olacak. Burada kullandığımız prototip tanklar, yaklaşık 80 litrelik. Ama bunlar 800 tonluk büyük havuzlarda da yapılabilir. Bu onun ön denemesi. Büyük çaplı havuzlarda da balık ve bitki aynı şekilde yetiştirilebilir” dedi.

SU KAYNAKLARIMIZ KORUNUYOR
Bu projede daha önce patlıcan ve marul denemeleri yaptıklarından bahseden AKSAM Müdürü Serkan Erkan, şu anki üretimin sazan balığı ile marul olduğunu kaydetti. Erkan, “Farklı oranlarda hümik asit, yani gübreleme çalışması yapıyoruz. Balık bunun bir kısmını tüketiyor, tüketmediği kısmı, balığın dışkısı ve yem, kapalı devrede bitkiye geçiyor. Çünkü dışarıya su çıkışı yok. Bitki bu sudaki azotu alıp, temizliyor ve tekrar temiz su balığa gidiyor. Hem daha az yem kullanıyoruz hem yem atıkları ve dışkılar değerleniyor hem de su kaynaklarımız korunuyor. Örnek tanklarımızın birinde 8 marul, yaklaşık 50 sazan balığı bulunuyor. Marullar 1,5 ayda yetişiyor” diye konuştu.

EVLERDE NASIL UYGULANABİLİR?
Bir sonraki çalışmanın ise evlerde uygulanabilirliğiyle ilgili olduğunu aktaran Serkan Erkan, insanların evlerinin çatıları, bodrum katları, kullanılmayan bir oda veya bahçelerinin bir kenarında bu sistemi kurabileceğini hem kendi balığını hem de sebzesini yetiştirebileceğini belirti. Erkan, “Örneğin Antalya, çatıları düz zemin olan bir şehir. Evin çatısının bu iş için değerlendirilmesi mümkün. Veya bodrum katları, kullanılmayan herhangi bir oda, bahçede kullanılmayan bir köşede de yapılabilir. Bir sonraki çalışmamız da kentler için ‘Kentsel Su Ürünleri Yetiştiriciliği’ olacak” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————-
– Kurum idare binası dış plan görüntü
– Sera dış plan görüntü
– Marulların yetiştirildiği alandan görüntü
– Balıklardan görüntü
– Marulların incelenmesinden görüntü
– RÖP: Serkan Erkan
– Detaylar

HABER: Mehmet ÇINAR- KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA, (DHA)

============================

4) PROF. DR. DUMAN: OTİZM, KORONAVİRÜSTEN DAHA BÜYÜK TEHLİKE
 
AKDENİZ Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Özgür Duman, otizmin Covid-19 salgınından daha büyük tehlike olduğunu söyledi. Otizmin erken yaşlarda fark edilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Duman, “Erkeklerde kızlara göre 3 kat daha fazla görüyoruz. Bu demektir ki erkeklerde 30-40’ta 1 gibi rakamlara indi. Bu gidişle ileride herkes otizmli toruna sahip olabilir” dedi.

AÜ Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Duman, son dönemde otizmin artığını belirterek aileleri uyardı. Otizmlilerin, sosyal çevreyle ilişkisini kesip kendi iç dünyasına döndüğünü anlatan Prof. Dr. Duman, dışarıdaki uyarıları dikkate almadıklarını, jest ve mimiklerinin olmadığını, kendilerine özgü hareketleri olduğunu söyledi. Bu kişilerin kendi etrafında dönme, parmak ucunda yürüme, elleri kolları anlamsız şekilde hareket ettirme gibi farklı davranışlar sergilediğini belirten Prof. Dr. Özgür Duman, ailelerin, erken yaşlarından itibaren çocuklarının hareketlerini ve göz göze gelme gibi davranışlarını dikkatle takip etmesi gerektiğini vurguladı. Otizmin koronavirüsten daha tehlikeli olduğunu aktaran Prof. Dr. Duman, son araştırmalara göre otizmin 50 kişide 1’e kadar indiğini, erkeklerde 3 kat fazla görüldüğünü söyledi.

‘ÇOCUĞUNUZUN GEÇ KONUŞMASINI HAFİFE ALMAYIN’
Prof. Dr. Özgür Duman, özellikle ailelerin, çocukların geç konuşma gibi sorunlarını önemsemesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Duman, “Çocuk konuşamıyor, derdini ifade edemiyor. Özellikle büyükler ‘Anne ve babası da geç konuştu. Erkek çocuktur, geç konuşur’ diyerek, bu durumu normal görebiliyor. Çocukların geç konuşması kelime haznesinin yeterli olmaması, duygu ve düşüncelerini karşısındakine anlatmaya çalışacak çaba göstermemesi bizim için önemli. Çocukların karşısındakiyle paylaşım yapabilmesi lazım. Eğer yapamıyorsa bu büyük sorundur” dedi.

BU BELİRTİLERE DİKKAT
Otizmli çocukların belli düzende yaşadığını anlatan Duman, “Genellikle, oyuncaklarının belli düzende olmasını ister. Oyuncakların yerinden oynatılmasını istemez. Alışkanlıkları onlar için çok önemlidir. Onun dışına çıkıldığı zaman öfke krizleri, bağırma, baş sallama gibi tepkiler verebilir. Evde parmak ucunda yürüme, kendi etrafında dönme onun için önemlidir. Telefon, süpürge, çamaşır makinesi gibi teknolojik aletlerden aşırı korkabilir. Kulaklarını kapatıp krize girebilir. Dönen objelere çok dikkat edip onları tekrar tekrar çevirirler. Ya da çamaşır makinesinin karşısında geçip onu izlemek gibi davranışlar sergileyebilir” diye konuştu.

‘KORONAVİRÜSTEN DAHA BÜYÜK BİR SALGIN’
Otizmin gün geçtikçe artığını vurgulayan Prof. Dr. Özgür Duman, “Tüm dünya olarak başımızda dolaşan kara bulut otizm. Koronavirüsten daha büyük bir salgın ve etkileri maalesef yüzlerce yıl sürecek gibi görünüyor. Koronavirüsün en az 2-3 sene bu şekilde devam edeceği tahmin ediliyor, ama bu daha uzun sürecek. Çünkü koronavirüs nedeniyle sosyal çevre azaldı, özellikle çocuklar iyice eve kapandı. Teknolojik zehirlenme, sanal zehirlenme daha ön plana çıktı. Bu da otizmde giderek artış demek. Eskiden 150’de 1 gibi rakamlar anarken şu an 50’de 1. Erkeklerde kızlara göre 3 kat daha fazla görüyoruz. Bu demektir ki erkeklerde 30-40’ta 1 gibi rakamlara indi. İşin daha da kötüsü bu gidişatla belki de herkes otizmli bir toruna sahip olacak. Gelecek karanlık altında. Ciddi anlamda önlem alınması gerekiyor” dedi.

‘KORONA DÖNEMİNDE OTİZMLİ BİREYLER İYİCE KISITLANDI’
Prof. Dr. Özgür Duman, “Daha anne karnındayken bebeğe nasıl davranılması gerektiği, neler yapılması gerektiği, sosyal çevrenin nasıl zenginleştirilmesi gerektiği, oyun grupları veya kreşlerle desteklenilmesi göz önüne alınmadır. Yoksa kendinizi kurtardıysanız bile torunlarınız büyük risk altında. Korona döneminde otizmli bireyler iyice kısıtlandı. Teknolojik olaylar daha çok hayatımıza girer oldu. Bunlar çocuklar üzerinde olumsuz etki yarattı” diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————-
– Özgür Duman’ın masasında çalışırken
– RÖP: Duman ile röportaj

HABER-KAMERA: Aslı DURAN/ANTALYA,(DHA)

=============================

5) BAZ İSTASYONUNUN 16 YILDIR DEĞİŞMEYEN MİSAFİRLERİ
 
ANTALYA’da baz istasyonuna 16 yıldır yuva yaptıkları için ‘Dijital leylekler’ olarak anılan leylek çifti, bu yıl 15 gün erken geldi. Leylekleri radyasyondan korumak için geçen yıl göç zamanında istasyonda bir dizi düzenleme yapılmıştı.

Antalya’da 16 yıldır, her yıl aynı yere yuva yapan ve burada yumurtlayan leylek çifti, bu yıl da aynı yuvaya geldi. Etrafı ağaçla çevrili düz arazideki baz istasyonunu kendilerine yuva edinen leylek çifti, görenlerin ilgisini çekiyor. 60 metrelik direğin tepesine çevreden topladığı otları yığan leylek çifti, bu yıl 15 gün erken gelerek yuva hazırlığına başladı. Zaman zaman uçarak ot toplayan ve karınlarını doyuran leylekler, baz istasyonunu 16 yıldır yuva edindikleri için vatandaş tarafından ‘Dijital leylekler’ olarak anılıyor.

Yuvanın etrafında çok sayıda frekans alıcı ve vericinin bulunması nedeniyle geçen yıl leyleklerin uzun süre radyasyona maruz kalmasının önüne geçmek için istasyonda frekans düzenlemesi ve alıcı vericilerin leyleklere bakan tarafına yansıtıcı plakalar yerleştirildi. Leylekleri 8 yıldır takip eden ve onların gelişiyle baharın geldiğini fark ettiğini belirten İhsan Çelik, “Her yıl gelip bu direğe konuyorlar. Bu yıl biraz erken geldiler. Anne ve baba leyleğin yanı sıra geçen yılki yavruları da geldi bu yıl. Onları 8 yıldır büyük ilgiyle takip ediyorum. Geçen yıl baz istasyonunda bir çalışma yaptılar, yuvalarına dokunmadılar. Leylekler bu yıl daha az radyasyon alacak” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————————-
– Leyleklerden drone görüntüleri
– Leyleklerin aktüel görüntüleri
– Baz istasyonuyla leylekler 
– İhsan Çelik RÖP
– DHA Muhabiri Alparslan ÇINAR’ın baz istasyonu ile birlikte anonsu
– Genel ve detaylar

HABER: Alparslan ÇINAR- KAMERA: Burak YALMAN/Mehmet KILIÇARSLAN /ANTALYA, (DHA)

===========================

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam
Reklam
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Haberolduk.com - Son Dakika Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!