Reklam Alanı
Reklam Alanı

DHA YURT BÜLTENİ- 6 

Reklam Alanı
featured
service
Reklam Alanı

 

Mervenur Polat, iple boğularak öldürülmüş
 
ANTALYA’da 4,5 aydır kayıp olarak aranırken, bir binanın çatısında folyoya sarılı cesedi bulunan Mervenur Polat’ın (20) cinayete kurban gittiği ortaya çıktı. Polat’ın C.A. tarafından iple boğularak öldürüldüğü belirlendi. C.A.’nın dışarıdan anlaşılmayacak şekilde folyoyla sardığı saptanan cesedi, kurye S.G.’ye verdiği, S.G.’nin de cesedi bacaklarının arasına alıp, halı gibi taşıdığı tespit edildi.

Antalya’da, geçen yıl 19 Ekim günü arkadaşıyla buluşacağını söyleyerek evden ayrıldıktan sonra kendisinden uzun süre haber alınamayan 1 çocuk annesi Mervenur Polat’ın, geçen pazar günü Muratpaşa ilçesindeki bir evin çatısında folyoya sarılı cesedi bulundu. Polat’ın cesedi, yapılan incelemenin ardından otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Sabah saatlerinde yakınları ile Adli Tıp Kurumu morguna gelen Kenan Polat, kız kardeşinin cenazesini teşhis etti.
Polis olayla ilgili C.A. ile F.T., İ.H., Ş.A.K., G.H. ve S.G. adlı şüphelileri gözaltına aldı. Mervenur Polat’ın cenazesi, işlemlerin ardından toprağa verilmek üzere Kayseri’ye götürüldü.

İPLE BOĞARAK ÖLDÜRMÜŞ
Şüphelilerin emniyetteki sorgusunda C.A., Mervenur Polat’ı öldürdüğünü itiraf etti. C.A., olay günü Muratpaşa ilçesi Sinan Mahallesi’ndeki bir evde birlikte uyuşturucu aldığı Mervenur Polat ile aralarında tartışma çıktığını söyledi. C.A. tartışma sırasında eline geçirdiği iple genç kızı boğarak öldürdüğünü ifade etti.

CESEDİ KURYEYLE GÖNDERMİŞ
Olayın ardından C.A.’nın, dışardan ceset olduğu anlaşılmayacak şekilde Mervenur Polat’ın cesedini halı gibi folyoyla sardığı, koli bandıyla bağlayarak paket haline getirdikten sonra da motosikletli kurye olan S.G. adlı arkadaşını aradığı belirlendi. Kurye S.G.’nin ise Polat’ın cesedini bacaklarının arasına alıp halı gibi taşıdığı, motosikletle bu şekilde C.A.’nın Güllük Caddesi’nde babasının oturduğu binanın çatı katındaki asansör dairesine götürüp bıraktığı ortaya çıktı. S.G.’nin, ifadesinde, ceset taşıdığını bilmediğini söylediği belirtildi.

40 KİLAYA KADAR DÜŞMÜŞ
Uyuşturucu madde kullandığı için 40 kiloya kadar düştüğü belirtilen Mervenur Polat’ın cesedinin büyük bölümünün çürüdüğü saptandı. Cesedin, yaklaşık 4.5 aylık olduğu kaydedildi.
Sorgusu devam eden 6 şüphelinin, yarın adliyeye sevk edileceği kaydedildi.

Reklam Alanı

‘4.5 AYDIR CESETLE YAŞAMIŞIZ’
Mervenur Polat’ın cesedinin bırakıldığı apartmanın 4’üncü katında oturan ve olay nedeniyle büyük şok yaşadığını belirten Server Çekiç Balaban, “Şüphelilerinden C.A’nın babası H.A., eşimin arkadaşı. Evde anne, baba ve kızları yaşıyor. Hepsi melek gibi insanlar. Olay ortaya çıkınca eşime anlatmış. 4.5 aydır cesetle yaşamışız. Şok geçirdim. Evde bir karınca bile görsem ölmesin diye parmağımla alır uygun bir yere koyarım. Üstelik 20 yaşında 1 çocuk annesi, genç bir kız. Eşim çatıya çıkıp, yeşillik ekecekti. Ben ‘boş ver’ dedim. Onunla karşılaşsak ne yapardık. Bu olayı nasıl atlatırdık, bilmiyorum” diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
– Bina dış plan görüntü
– Kilitten görüntü
– Çatı katın görüntüsü
– RÖP: Server Çekiç Balaban (Bina Sakini)
– DHA Muhabiri Alparslan ÇINAR ANONS
HABER: Bülent TATOĞULLARI-Alparslan ÇINAR-KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA, (DHA)

=======================

Halı silkelerken damdan düşen 8 aylık hamile kadın yaralandı

ADANA’da, iki katlı evin damında halı silkelerken dengesini kaybedip düşen Suriye uyruklu 8 aylık hamile Hasne Hammadi (20), ağır yaralandı. Hastanede tedaviye alınan Hammadi’nin hayati tehlikesinin bulunduğu, karnındaki bebeğin sağlık durumunun ise belirsizliğini koruduğu belirtildi.

Olay, saat 11.00 sıralarında merkez Yüreğir ilçesine bağlı Levent Mahallesi’nde meydana geldi. Temizlik yapmak için iki katlı evin damına çıkan Suriye uyruklu 8 aylık hamile Hasne Hammadi, halı silkelerken dengesini kaybedip aşağı düştü. Hammadi’nin kanlar içinde yerde hareketsiz yattığını gören komşuları, polis ve sağlık ekiplerine haber verdi. Gelen sağlık ekibi tarafından ilk müdahalesi yapılan Hasne Hammadi, ambulansla Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Polis ekipleri ise olay yerinde inceleme yaptı.

Hammadi’nin komşularından Sevgi Altın, “Arka tarafta tavuklarımı yemliyordum. O sırada bir ses geldi. Komşularımı çağırdım, ‘Suriyeli kadın düştü’ dediler. Hemen koştum, kadın yerde yatıyor. 7 aydan fazladır hamileydi zaten, karnı da bayağı büyüktü. Ağzından burnundan kan geliyordu. Durumu kötüydü” diye konuştu.

Hastanede tedaviye alınan Hammadi’nin hayati tehlikesinin bulunduğu, karnındaki bebeğin ise durumunun belirsiz olduğu öğrenildi.

Görüntü Dökümü
– Olay yerinden genel görüntü
– Kadının düştüğü evin görüntüsü
– Komşusu ile röportaj
– Hasne Hammadi’nin fotoğrafı

Haber-Kamera: Anıl ATAR/ADANA, (DHA)

=================== 

Koronavirüs nedeniyle bir gözünü kaybetti

KAHRAMANMARAŞ’ta Metin Çuhadar’ın (52) sol gözü, Korona virüs nedeniyle görme yetisini tamamen kaybetti. Korona virüsü yendikten 2 ay sonra sol gözünün tamamen karardığını belirten Çuhadar’a teşhisi koyan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özdemir, korona virüse bağlı olarak göz damarlarında tıkanıklık meydana geldiği için Çuhadar’ın görme yetisini kaybettiğini belirtti. 

KSÜ Tıp Fakültesi Kütüphanesi sorumlusu öğretim görevlisi Metin Çuhadar, Kasım ayında korona virüse yakalandı. Tedavinin ardından sağlığına kavuşarak, tekrar işine dönen Çuhadar’ın 2 ay sonra sol gözü görme yetisini kaybetti. Görev yaptığı fakültenin göz polikliniğine müracaat eden Çuhadar’ı muayene eden KSÜ Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özdemir, Çuhadar’ın geçirdiği korona virüsün göz damarlarında tıkanıklığa neden olduğunu, bu nedenle de görme yetisini kaybettiğini belirledi.

“KORONAVİRÜSTEN DOLAYI BAŞIMA BÖYLE BİR ŞEYİN GELECEĞİ HİÇ AKLIMA GELMEZDİ”
4 çocuk babası Metin Çuhadar, korona virüsü çok rahat atlattığını, tedavi süresince de doktorun tüm uyarılarına uyup verdiği ilaçları da kullandığını söyledi. Daha önce gözüyle ilgili hiçbir rahatsızlık yaşamadığını, sol gözünün birden karardığını ifade eden Metin Çuhadar, korona virüse yakalanması ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Korona virüse kasım ayının başında yakalandım. 15 gün karantinada kaldık. 3 Şubat’ta gözümde güneş ışığı gibi bir şeyler parladı. İkinci gün görme kaybı başladı. Sonra KSÜ Tıp Fakültesi Göz Polikliniği’ne muayeneye geldim, damar tıkanıklığı teşhisi koydular ve oksijen tedavisine yönlendirdiler beni. 20 seans almama rağmen açılmadı, tekrar geldim ve düzelmeyeceğini öğrendik. Göz kapandı tamamen. Görme kaybının Covid’in kanı koyulaştırmasından dolayı pıhtı atmasından, göz damarlarının tıkaması nedeniyle olduğunu biliyoruz. Korona virüsten dolayı başıma böyle bir şeyin geleceği hiç aklıma gelmezdi. Çünkü korona virüsü çok hafif atlattım, neredeyse nezle gibiydi, grip gibi bile değildi. Ama sonuçta böyle bir vakayla karşılaştık. Ağrı acı olmadı, sadece gözde görme kaybı oldu, 2 gün içinde tamamen gitti.”

“VİRÜSÜN YOL AÇTIĞI EMBOLİLERDEN DOLAYI GÖZDEKİ DAMALAR TIKANIYOR”
 Prof. Dr. Gökhan Özdemir ise, korona virüsün tüm vücutta emboliler (damar tıkanıklığı) oluşturarak tüm damarları tıkadığını ve buna bağlı olarak da tahribat meydana geldiğini söyledi. Korona virüsün gözde pek çok dokuyu etkileyebilen bir hastalık olduğunu kaydeden Özdemir, şöyle devam etti:

“Hastamız, tam görme kaybından yakınıyordu. Yaklaşık 2 ay öncesinden Covid’i geçirmiş, atlatmış ve iyileştikten bir ay sonra bir gözünde kalıcı görme kaybıyla karşımıza çıktı. Hastayı muayene ettiğimizde bir gözünü besleyen arterde, santral retinal arterinde tıkanıklık ve buna bağlı olarak kalıcı görme kaybını fark ettik. Covid, vücuttaki tüm organları etkileyip zarar verdiği gibi gözlere de zarar verebilir ve genellikle de verdiği zarar damar tıkanıklığı yüzünden oluyor. Virüsün yol açtığı kardiyovasküler komplikasyonlar ve embolilerden dolayı gözdeki damarlar tıkanıyor. Çünkü bu virüsün insan metabolizmasına verdiği zarar, son derece komplike ve karmaşık. Bu, virüsün hastalık sürecinde sitokin fırtınası gibi pek çok olay söz konusu ve bu tür sitokin fırtınası gibi benzer olayların insan vücudunda emboli yapması söz konusu. Bu emboliler hangi organda olursa o organın dizfonksiyonu olarak karşımıza çıkabiliyor. Muhtemelen bu sitokin fırtınasına benzer olayların gözümüzdeki embolileri de tetiklediğini, varsaymak doğru olabilir. Ne yazık ki bu tablo, geri dönüşümsüz bir tablo. Bu korona virüsün yol açtığı arter tıkanıklığına bağlı geri dönüşümsüz ve kalıcı bir görme kaybına yol açıyor. Bu da hastalarımız için çok olumsuz bir durum.”

“HASTALIĞI NE KADAR HAFİF GEÇİRİRLERSE GEÇİRSİNLER KENDİLERİNE VERİLEN İLAÇLARI KULLANSINLAR”
Damaların, dokulara besin ve oksijen taşıdığını ve bu nedenle de hayati önem taşıdığını ifade eden Gökhan Özdemir, damalarda meydana gelebilecek emboli, yani tıkanma nedeniyle dokuların beslenemediğini, buna bağlı olarak da dokularda tahribat yaşandığına dikkat çekti. Gözlerdeki embolilerin daha mikro emboli olduğunu, bunun da gözdeki dokularda tahribat yaratarak görme kaybına yol açtığını belirten Özdemir, korona virüs hastalarını da uyararak, “Koronavirüs tanısı alan hastalarımız, hastalığı ne kadar hafif geçirirlerse geçirsinler kendilerine verilen ilaçları kullansınlar. Çünkü bu ilaçlar, ileride bir takım komplikasyonların gerçekleşmesini engelleyecektir. Bazen hastalarımız ‘Hastalığı çok ciddi geçirmiyorum, semptomlarım çok hafif o zaman bu ilacı yutmasam da olabilir’ diye düşünebiliyorlar. Bu yaklaşım doğru bir yaklaşım değil. Ne kadar hafif geçirirlerse geçirsinler muhakkak hekimler tarafından kendilerine verilen ilaçları kullanmalarında fayda var” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
—————–
– Hastane binası
– Hastane girişi
– Metin Çuhadar
– Gökhan Özdemir’in Çuhadar’ı muayene etmesi
– Metin Çuhadar ile röp.
– Muayeneden detay
– Gökhan Özdemir ile röp.
– Metin Çuhadar’ın kütüphanede çalışmasından detay
– Genel ve Detay görüntüler
Haber-Kamera: Ömer KOÇ-KAHRAMANMARAŞ-DHA)

====================

Rektör Özkan: Koronavirüs maalesef tırmanıyor

Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, “Covidle ilgili 3 proje yürütüyoruz. Hem aşı, hem ilaç hem de tanıyla ilgili bir kit çalışmamız var. Şu an yoğun bakım doluluk oranımız yüzde 40, servis doluluk oranımız da yüzde 50.  Ama maalesef tırmanıyor” dedi.

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, üniversite içerisindeki Kır Bahçesi’nde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Üniversitenin koronavirüs aşısıyla ilgili çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Özkan, “Covid nedeniyle kaybettiğimiz insanlar var. 40- 50 yaşında sapasağlam insanları Covid nedeniyle kaybettik. Gripten 50 yaşında sağlam insanlar ölmüyordu. Covid bir efsane değil. Covidle ilgili 3 proje yürütüyoruz. Hem aşı, hem ilaç hem de tanıyla ilgili bir kit çalışmamız var. Kayseri bu noktada çok hızlı gidiyor. Bizi mutlu ediyor ve destekliyoruz. İnşallah Kayseri bir aşıyı piyasaya sürecek” dedi.
Antalya’daki vaka oranlarının arttığını belirten Rektör Prof. Dr. Özkan, “Doktor ekibimizden Covid nedeniyle kaybımız yok. İnşallah bundan sonra da olmaz. Onlar için biz ve devlet elimizden gelen her şeyi yaptık. Hiç malzemesiz kalmadık. Şu an yoğun bakım doluluk oranımız yüzde 40, servis doluluk oranımız da yüzde 50. Ama maalesef tırmanıyor” diye konuştu.
Vaka artışının devam etmesi halinde Antalya’nın kırmızı grup içerisinde yer alabileceğini söyleyen Rektör Özkan, “Muhtemelen önlemler biraz daha sıkılaşacaktır. Halkımız vur deyince öldürüyor. Bunların ne kadarı mutasyon ne kadarı eski virüs olduğunu bilmiyoruz. Çocukları da etkilemeye başladı. Antalya kırmızıya dönebilir. Dönmesin istiyoruz çünkü turizm çok önemli. Turizm kötü geçerse Antalya çok kötü etkilenir” dedi.
Bazı organ nakli ameliyatlarını pandemi nedeniyle ertelemek zorunda kaldıklarını söyleyen AÜ Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, “Yüz, kol, rahim nakli konularında talep var. Ancak şimdilik salgın nedeniyle bunları gerçekleştiremiyoruz. Ama böbrek, karaciğer gibi hayati önem taşıyan nakilleri yapıyoruz” diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————–
– Basın toplantısından detay
– Katılımcılar detay
– AÜ Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan detay
– Genel ve detaylar
HABER: Semih ERSÖZLER-KAMERA: Burak YALMAN/ANTALYA, (DHA)

====================

Barınaklarda yasaklı ırk köpek sayısı gün geçtikçe artıyor
 
KİMSESİZ Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği (KİHAYKO) Başkanı Metin Yıldırım, barınakların yasaklı ırklarla dolduğuna dikkat çekerek, “Kötü köpek yoktur, kötü sahibi vardır. Hangi cins hayvan olursa olsun bir köpek genel anlamda vahşi bir şekilde yetiştirilirse, saldırganlaştırılırsa bir canavara dönüşebilir. Yeni çıkacak yasada köpeklere değil, onları saldırgan ve kötü amaçlı yetiştiren insanlara ceza verilmesinin önü açılmalıdır” dedi.

Ülkede yasak ırk diye kabul edilen birçok köpek cinsini yetiştirmek cezaya tabi tutulurken yetiştirildiği tespit edilen bu köpeklere el konuluyor. Bu hayvanlar gerekli kontrollerden geçirildikten sonra kent barınaklarına yerleştiriliyor. Son yıllarda ise özellikle barınaklardaki pitbull, Dogo Argentino gibi köpek cinslerinin sayılarında artışlar gözlendi. Zaman zaman insanlara saldırdıkları yönünde haberlere konu olan bu hayvanları besleyenlere ise idari para cezası uygulanmaya devam ediliyor. Barınaklardaki bu cins köpeklerinin sayısının artmasının üzücü olduğunu söyleyen KİHAYKO Başkanı Metin Yıldırım, aslında asıl meselenin köpeklerin yetiştiriliş tarzı olduğunu kaydetti.

‘BARINAKTA MUTSUZLUK İÇİNDE YAŞIYORLAR’
Yasaklı olarak kabul edilen ve saldırgan olarak bilinen bu cins köpeklerin aslında doğru yetiştirilme tarzıyla insanlarla dostça yaşayabildiğini kaydeden Yıldırım, sahipleri yüzünden barınağa getirilen bu köpeklerin mutsuzluk içinde yaşadığını belirtti. Aslında bilinçli yetiştiricilerin bu köpekleri evlerinde duyarlı şekilde büyüttüğünü söyleyen Yıldırım, “Bunlar, barınak ortamında yaşamaları mümkün olmayan sosyal hayvanlarımızdır. Ev ortamında yetişen sosyal bir hayvanın getirilip dar ya da geniş bir kafeste yaşaması mümkün değildir. Ayrıca barınakların kapasiteleri de gün geçtikçe aşılıyor. Kalabalık ortamlarda barınmak zorunda kalıyorlar” diye konuştu.

‘KÖTÜ KÖPEK YOKTUR, KÖTÜ SAHİBİ VARDIR’
Hayvanların yetiştiriliş tarzının onların davranışlarını belirleyen en önemli sebep olduğunu kaydeden Yıldırım, insanların ‘kötü köpek yoktur, kötü sahibi vardır’ düşüncesini akıllarına kazımaları gerektiğini vurguladı. Yasaklı ırklara karşı ön yargıların yıkılmasını istediklerini belirten Yıldırım, şöyle konuştu:
“Hangi cins hayvan olursa olsun, bir köpek vahşi bir şekilde yetiştirilirse, saldırganlaştırılırsa canavara dönüşebilir. Yani bunun pitbull veya diğer yasaklı ırklarla alakası yoktur. Diyorlar ki; bunların çene yapısı çok güçlü. Ona bakarsanız çene yapısı bunlardan daha güçlü yasaklı olmayan ırklar da var. İşin kısası mesele köpeğin cinsi değil. Yeni çıkacak yasada köpeklere değil, onları saldırgan ve kötü amaçlı yetiştiren insanlara ceza verilmesinin önü açılmalıdır. En uygun koşullarda barınak da olsa kapasite aşıldığında kimsenin yapacak bir şeyi yok. Bana göre iyi barınak yoktur. Sadece hasta, bakıma muhtaç hayvanların barınakta kalıp iyileşince doğal yaşamına dönmesi gerekir.”

Görüntü Dökümü
—————————
– Barınaktaki pitbullardan detaylar 
– Barınağın genel görüntüsü 
– KİHAYKO Başkanı Metin Yıldırım ile röportaj 
Haber: Can ÇELİK Kamera: Yusuf KANTARLI/ADANA, (DHA)

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam
Reklam
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Haberolduk.com - Son Dakika Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!