Reklam Alanı
Reklam Alanı

DHA YURT BÜLTENİ- 6 

Reklam Alanı
featured
service
Reklam Alanı

 

1) İNCİ KEFALİ GÖÇÜ SIRASINDA ÖLÜMLERE KARŞI SU KANALLARINA BORU DÖŞENDİ
 
VAN’da geçen yıl Erçek Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyundan göç eden balıklar yumurtalarını bırakmak için suyu sıcak sulama kanallarına girince balık ölümleri yaşandı. Bu yıl Tarım ve Orman İl Müdürüğü’nce başlatılan çalışmalar kapsamında iş makineleri ile balık ölümlerinin yaşandığı su kanallarına borular döşendi. Bu çalışma ile suyun şelale şeklinde göle dökülmesi sağlanarak, yeni ölümler yaşanmaması için önlem alındı. 

Van’da, Erçek Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyuna dökülen akarsularda görülen inci kefali balığı ölümlerinin önlenmesi için çalışma başlatıldı. Van Gölü ve Erçek Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyunda  yaşayan, 15 Nisan itibariyle de üremek için tatlı sulara göç etmeye başlayan, akarsularda akıntıya karşı yüzen ve önüne gelen engelleri adeta uçarak aşmaya çalışan inci kefallerinin sağlıklı üremesi ve ölümlerin gerçekleşmemesi için bir dizi çalışma yapıldı. Tarım İl Müdürlüğü ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi ekipleri,  geçen yıl Erçek Gölü’ne akan akursularda yaşanan balık ölümleri nedeniyle, olay yerinde su kaynağında numune aldı.  Daha sonra laboratuvar ortamında yapılan analizlerde balıkların yüksek sıcaklıktan öldüğü tespit edildi.

BORU DÖŞENDİ, SU ŞELALE ŞEKLİNDE AKACAK
Bu yıl aynı bölgede inci kefali balık ölümlerinin tekrar yaşanmaması adına Tarım ve Orman İl Müdürlüğü harekete geçti. Tarım ve Orman İl Müdürü İbrahim Görentaş’ın girişimleri sonucunda Tuşba Belediyesi iş makineleri ile ve Van Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünden alınan borular, Balıkçılık ve Su Ürünler Şube Müdürü Muhammet Demir’in gözetiminde su kanalına döşenerek, suyun şelale şeklinde göle dökülmesi sağlanacak. Yüksek su sıcaklığına bağlı ölümlerin bir daha gerçekleşmemesi için söz konusu bölgeye döşenen borularla inci kefallerinin kanala göç etmelerinin önüne geçildi.

Van Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürü Muhammet Demir, inci kefallerinin geçen yıl üreme döneminde tatlı sulara göç ederken beklenmedik şekilde ölümler gerçekleştiğini söyledi.  Demir, “Bu yıl aynı ölümlerin gerçekleşmemesi için Van Tarım ve Orman İl Müdürlüğü olarak VASKİ Genel Müdürlüğünden boru temin ettik. Tuşba Belediyesinden alınan iş makinesi desteğiyle de bu bölgeye boru döşüyoruz. Böylece suyu şelale şeklinde bırakarak inci kefallerin tatlı sulara girmesini engellemeyi amaçlıyoruz. Bu şekilde balık ölümlerin önüne geçilmiş olacaktır” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
Van Gölü’nde göç yolculuğuna başlayan inci kefali
-Zıplayan balıklardan genel ve detaylar
-Tarım İl Müdürlüğü ekiplerinin su kanalına boru döşemesi
-İş makinesinin çalışması
-Detaylar
Behçet DALMAZ/VAN,(DHA)

Reklam Alanı

====================

2) KARS’TA 7 KÖYDE KORONAVİRÜS KARANTİNASI

KARS’ta, Covid-19  salgını ile mücadele tedbirleri kapsamında Selim ilçesine bağlı Beyköy karantinaya alındı. Kentte koronavirüs nedeniyle karantinaya alınan köy sayısı 7 oldu.
Kars Valiliğinden yapılan açıklamada, “Covid-19 salgını ile mücadele tedbirleri kapsamında; Selim ilçesi Beyköy, 18 Nisan 2021 Pazar günü saat 11.00 itibariyle karantinaya alınmış olup, köye giriş ve çıkışlar durdurulmuştur” denildi.
Öte yandan karantinaya alınan Beyköy ile birlikte daha önce merkeze bağlı Mezra Köyü, Yalınkaya Köyü ve Küçük Pirveli Köyü, Arpaçay ilçesine bağlı Carcıoğlu Köyü, Kağızman ilçesine bağlı Aydınkavak Köyü ile Selim ilçesine bağlı Koyunyurdu Köyü karantinaya alınmıştı. Kent genelinde karantinaya alınan köy sayısı 7’ye yükseldi.
Karantinaya alınan köylerin önünde 24 saat bekleyen jandarma giriş- çıkışlara izin vermiyor.

GÖRÜNTÜ TAKİP EDİLİYOR 

KARS/DHA

======================================================

3) EĞİTMEN ESRA, ‘KAPTAN’ OLDU

AYDIN’ın Didim ilçesinde, 3 yıl önce yüzme eğitmenliğini bırakıp, aldığı tekneyle balık turu düzenlemeye başlayan ve bir yandan da amatör balıkçılık yapan Esra Özdemir (42), artık ‘Esra kaptan’ olarak tanınıyor.  Gönül verdiği mesleğe başladığını söyleyen Özdemir, “Başlangıçta olumsuz eleştirilerle karşılaştım. Babam bile ilk başta çok yadırgadı, ‘Yapamazsın olmaz’ dedi. Ama şimdi konuştuğumuz zaman, ‘Sana sonuna kadar güveniyorum kızım, sen istediğin her şeyi yapabilirmişsin’ diyor. Denize kadın eli değdi. Ankara’daki Esra eğitmen, burada Esra kaptan oldu” dedi.

Ankara’da yüzme eğitmenliği yapan ve aynı zamanda profesyonel yüzücü olan 2 çocuk annesi Esra Özdemir, yaklaşık 3 sene önce mesleğini bırakıp, Didim’e bağlı kırsal Akbük Mahallesi’ne yerleşti. Özdemir, turizm ilçesi olan ve sakinlerinin birçoğunun balıkçılıkla uğraştığı Akbük’te kendisine tekne alıp, balık turları düzenlemeye ve amatör balıkçılık yapmaya başladı. Denizciliğe ve balık tutmaya gönül verdiğini belirten Esra Özdemir, “Ankara yaşarken sık sık balık tutmaya gidip, geliyordum ve kendi kendime, ‘Neden olmasın’ diye düşündüm, ‘Denize kadın eli değsin’ dedim. Bu işi yapanların hepsi erkekti, farklılık getireyim istedim. Akabinde  tekne almaya karar verdim. Ufak balık turlarım oldu, beni gören insanlar çok şaşırdılar kadın olduğum için. Aileleriyle, eşleriyle, kızlarıyla daha rahat gelmeye başladılar. Bu benim için avantaja dönüştü, teknemi değiştirdim. Şimdi daha profesyonel turlar yapıyorum. Çok seviyorlar, çok destek oluyorlar. Şimdi çok mutluyum, umarım benim gibi denize gönül veren kadın sayısı artar, daha fazla kadın kaptanımız olur” dedi.

‘İLÇEDEKİ DİĞER KADINLAR CESARETLENİYOR’
İlçedeki diğer kadınların da kendisinden cesaret alıp, tekne satın aldıklarını belirten Özdemir, “Bir arkadaşım var, benimle balık avı turlarına geliyordu. Şimdi o da tekne aldı, ehliyetini de aldı. O da yavaş yavaş tur yapmaya başlayacak. Yüreklenmesine çok seviniyorum çünkü deniz çok başka dünya, burada hem dosta hem düşmana muhtaçsınız” dedi.

‘BABAM BİLE YARDIGAMIŞTI’
İşe ilk başladığında çevredeki herkesin yardırgadığını dile getiren Özdemir, “Babam bana, ‘Yapamazsın olmaz’ dedi. Ama şimdi konuştuğumuz zaman, ‘Sana sonuna kadar güveniyorum kızım, sen istediğin her şeyi yapabilirmişsin’ diyor. Müşterilerimin tepkisi çok farklıydı. Şaşıranlar, ‘Balığın yerini biliyor musunuz’ diye soranlar bile oldu. Bir gün başımdan ilginç olay geçti. Pervaneye halat sarıldı. Müşterilerim çok üzüldüler ve kadın olduğum için sorunun çözülemeyeceğini düşündüler. Ben giydim kıyafetlerimi, atladım suya, pervaneden halatı kestim ve hiçbir şey olmamış gibi tura devam ettim. Müşterilerim çok şaşırmışlardı. Bu işi erkekler yapıyorsa kadınlar da yapabilir. Kadının gücünü denizde de göstermek benim açımdan çok iyi oldu” dedi.

‘ESRA İDOLÜM’
Esra Özdemir’in arkadaşı olan ve onu ‘idolü’ olarak tanımladığını söyleyen Ayşe Yüksek, “Ona çok itiraz edenler, ‘Kadınlar yapamaz, bu iş kadın mesleği değil’ diyenler oldu. Hayır yaparlar, kadınların ne isterse onu yapabileceğine inanıyorum. Esra yaptı, ben de onun arkasından onu takip ediyorum. Beni cesaretlendirdi, onun sayesinde ben de tekne aldım ve bu işe girişeceğim. Esra kendisine gelen bütün olumsuz eleştirilerine rağmen dimdik durdu. Esra, kaptan olabilmek için çok mücadele verdi, ben onun verdiği bu mücadelenin yakından şahidiyim” dedi.

‘SABAHLARI GÜNAYDIN DEMESİ, GÜLERYÜZLÜ OLMASI ÇOK HOŞ’
Esra kaptanın teknesine gelen amatör balıkçılardan Hüseyin Sayıner, kendisinin 1,5 yıldır 3-4 haftada bir Esra kaptan ile denize açıldığını belirtip, “Başka çıktığımız kaptanlar da nadiren oluyor. Çünkü burada potansiyel yüksek ve tekne bulmak kolay değil. Ancak, kendisinin verdiği emek, hizmet ve bize davranışı çok iyi. Elimiz boş döndük diyebileceğim bir gün olmadı. Sabah günaydın demesi, güler yüzlü olması çok hoş. Hiçbir zaman kendisini somurturken görmedik” dedi.

Görüntü Dökümü
———————–
– Esra Kaptan ile röp.
– Ayşe Yüksek ile röp.
– Balık tutanlarla röp.
– Esra kaptanın dümeni çevirmesinden görüntü
– Esra kaptanın çapa atmasından görüntü
– Esra kaptanın balık tutmasından görüntü
– Tutulan balıklardan görüntü
– Genel ve detay görüntüler

Haber: Davut CAN – Kamera: Ahmet Turhan ALTAY / (Didim) AYDIN, (DHA)

====================

4) ABD ORDUSUNA EMSAL OLAN KORE’DEKİ TÜRK ESİRLERİN MÜCADELESİNİ KİTAPLAŞTIRDI
 
AMERİKA Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) akademik hayatını bırakıp, Burdur’un Karamanlı ilçesine yerleşen askeri antropoloji uzmanı Dr. Aynur Ece Onur, Kore Savaşı’nda esir düşen 244 Türk’ün mücadelesini kitaplaştırdı. Türkiye, ABD ve İngiltere arşivindeki askeri belgeler ve resmi kayıtlara dayanarak hazırladığı kitabında, 3 yıl boyunca esir kalan Türk askerlerinden kimsenin hayatını kaybetmeden nasıl kurtulduğunu anlattığını söyleyen Dr. Onur, Türk askerlerinin, kendisi de orada esir düşen ve şu an 92 yaşında olan Sıhhiye Onbaşı Veli Atasoy sayesinde kurtulduğunu kaydetti. Dr. Onur, Türk esirlerinin kurtuluş mücadelesinin Amerikan ordusuna da emsal teşkil ettiğini vurguladı.

Eğitimi ve akademik hayatını sürdürmek için gittiği ABD’de uzun süre kalan, askeri ve medikal antropoloji alanlarında uzmanlaştığı Indiana Üniversitesi’nde doktora yapıp, ders veren Dr. Aynur Ece Onur, 2011 yılında dedesini kaybettikten sonra Türkiye’ye dönme kararı aldı. Dr. Aynur Ece Onur, 2017 yılında İstanbul’a, 2020 yılı temmuz ayında ise dedesinin arazilerinin bulunduğu memleketi Burdur’un Karamanlı ilçesine yerleşti. Burdur’da tarım yapmaya başlayan Dr. Onur, Kore Savaşı’nda 3 yıl esaret hayatı yaşayan 244 Türk askerinin kamplarda nasıl hayata tutundukları ve düşmana nasıl direndiklerini anlattığı bir kitap yazdı. İlk baskısı Ocak 2020’de yapılan ‘Ben Türk’ isimli kitabın şu anda üçüncü baskısı yapılıyor. Kitap, Türk, Amerikan ve İngiliz istihbarat belgelerine dayanılarak yazılan ilk kitap olma özelliği taşıyor.

‘244 TÜRK ASKERİNDEN TEKİ DAHİ HAYATINI KAYBETMEDİ’
Kitabı yazmaya Maryland’deki Amerikan Milli Arşivi’nde Amerikan Kara Kuvvetleri tarafından hazırlanmış bir raporu bulması ile başladığını söyleyen Dr. Aynur Ece Onur, “Benim uzmanlık alanım askeri antropoloji. Raporu çok ilginç bulduğum için üzerine düştüm. Bu raporda Kore Savaşı’nda 3 yıl süreyle esir olan 244 Türk askeri hakkında çok ilginç bilgiler yer alıyordu. Yaşları 22 ile 36 arasında değişen 6’sı subay, 3’ü astsubay, 235’i er ve erbaş 244 Türk askerinin esaret hayatı Amerikalı askerlerin esaret hayatı ile karşılaştırılmıştı. Bu rapor sonucunda Amerikan Kara Kuvvetleri’nin Kuzey Kore’deki esir kamplarında açlık, bit salgını, dayak ve psikolojik baskılar sonucu yüzde 50’sinin hayatını kaybettiğini öğrendim. Fakat esir olan 244 Türk askerinden teki dahi hayatını kaybetmedi” dedi.

‘150 ASKERİMİZİN SORGU TUTANAKLARI MEVCUT ELİMİZDE’
Bu durumu Amerikan Kara Kuvvetleri’nin çok ilginç bulduğunu söyleyen Dr. Aynur Ece Onur, “O dönemde bu konu hakkında yaklaşık 5 yıl süren bir araştırma yapılmış. ‘Ben de askerlerimiz nasıl hayatta kaldılar’ şeklinde, bu araştırmanın sonuçlarına odaklandım öncelikle ve bu arşivde Amerikan Askeri İstihbaratı tarafından bizim esir olan askerlerimizin esaret dönüşünde sorguları yapılmış, bu sorgu tutanaklarına ulaştım. 150 askerimizin sorgu tutanakları mevcut elimizde. Bu sorgu tutanakları ile Amerikan Kara Kuvvetleri’nin tutanaklarına dayanarak bu kitabı hazırladım. Yine Amerikan askeri istihbarat belgelerinin yanında Türk Genelkurmayı’nın Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı (ATASE) arşivinden, İngiliz arşivinden hem resmi belgelerine dayanarak çalışmayı kaleme aldım” diye konuştu.

‘AMERİKAN ORDUSUNA EMSAL TEŞKİL ETMİŞTİR’
Kitabın yayımlanmasının ardından üst düzey askeri yetkililerden çok güzel geri dönüşler aldığını kaydeden Dr. Aynur Ece Onur, kitabının Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından fair play ödülüne layık görüldüğünü anlattı. Esir Türk askerlerinin nasıl hayatını kaybetmediğine ilişkin Dr. Aynur Ece Onur, şu açıklamayı yaptı:

“244 askerimizden bir tekinin bile hayatını kaybetmemesinde en önemli rolü oynayan kişi sıhhiye onbaşı Veli Atasoy’dur. Çok ilginçtir Amerikan ve İngiliz istihbarat belgeleri kendisinden askeri hekim diye bahseder. Bizim Kuzey Kore’de Çin ve Kuzey Kore askerleri tarafından esir alınan 244 askerimizin 3 yıl boyunca gösterdikleri, sergiledikleri hayat mücadelesi ve düşmana mukavemet Amerikan ordusunun günümüzde kullandığı esarete ve muharebeye ilişkin davranış ilkelerine ve aynı zamanda kaçma kurtarma, sorguya direniş eğitimine emsal teşkil etmiştir. Amerikan ordusu bu eğitimi kullandığı için günümüzde tüm NATO orduları da Kuzey Kore’deki esir kamplarında hayat mücadelesi veren askerlerimizin davranışlarına bakılarak hazırlanan bu eğitimle eğitiliyor.”

‘ÜSTÜN HİZMET MADALYASINA LAYIK GÖRÜLEN TEK KİŞİ’
Sıhhiye Onbaşı Veli Atasoy’un esir kamplarında gösterdiği üstün sağlık hizmetlerinden dolayı Amerikan ordusu ve Amerikan hükümeti tarafından Kore Savaşı’na katılan er ve erbaş arasından üstün hizmet madalyasına layık görülen tek kişi olduğuna işaret eden Dr. Onur, kendisinin şu an 92 yaşında ve ciddi sağlık sorunları olduğunu kaydetti. Dr. Aynur Ece Onur, kitapta anlatılanların Hollywood filmlerine taş çıkartacak bir kahramanlık öyküsü olduğuna da işaret etti.

KENTSEL DÖNÜŞÜMLE YIKILACAK EVİNDEN ÇIKMAK İSTEMİYOR 
Kore Savaşında ‘Üstün Hizmet Madalyası’ alan Veli Atasoy (92), Ankara’da 60 yıldır oturduğu tek katlı müstakil evinin kentsel dönüşüm kapsamında yıkılması planlanıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi Özel Projeler ve Dönüşüm Dairesi Başkanlığınca Kore gazisi Veli Atasoy’a yazı gönderilerek, 1960 yılından bu yana Mamak ilçesindeki Dutluk Mahallesi’nde oturduğu tek katlı müstakil evinin kentsel dönüşüm kapsamında olduğu belirtildi. Evi boşaltması için Atasoy’a bu ayın sonuna kadar zaman tanındı. Kore gazisi Veli Atasoy, 60 yıldır yaşadığı evinden çıkmak istemediğini belirterek, “1950 yılında Kore’ye gittim, orada sağ ayağımdan yara alarak esir düştüm. 33 ay esarette kaldık. Türkiye’ye geleceğimizden bir umut yoktu. 1953 senesi mübadele oldu. Böylelikle Türkiye’ye geldim. Evlendim 4 kız, 1 oğlum oldu. 1960 senesinde bu evi yaptım. Kendi elimle ev yaptırdım. Benim evimi yıkmasınlar ben evimde mutluyum. Evimde kalmak istiyorum. 7 tane usta soktum, çamurla, taşla evi yaptım. Bana yardım edin, ben evimde kalmak istiyorum. Ben bir gaziyim, liyakat şeref madalyası taşıyorum, Kore madalyası taşıyorum ve 3 tane madalyam var. Korelilere dilimin döndüğü kadar insanlığın ne olduğunu anlattım. Oradaki doktorlarla dispanser açtım, hastalara, düşkünlere esarette yardım ettim” diye konuştu.

‘BABAM BURADA MUTLU’
Atasoy’un kızı Dilber Atasoy ise “Babama nisan sonuna kadar zaman tanıyorlar, ‘banka numarası verin, kira yatıracağız, çıkın evden, ağustos ayında da evinizi teslim edeceğiz, o zaman evinize geçersiniz’ diye bu alanı boşaltmamızı istiyorlar. Fakat biz bunu kabul etmedik. Babama bahçeli bir ev istiyoruz. Onurlu ve mutlu şekilde ’emeklerim boşa gitmedi’ desin. TOKİ binalarından kura çekilerek babama bir ev verecekler. Biz de istemiyoruz ya babamın evinin tapusunu versinler burada kalsın ya da bahçeli bir ev tahsis etsinler. Yaşadığımız alanı terk etmemizi söylemeleri üzücü. Burada babam çok mutlu, bizde mutluyuz. Bahçeli bir ev olursa belki teselli bulacak” ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
————–
– RÖP: Aynur Ece Onur ile röportaj
– Kitabın kapağından yakın plan
– DHA Muhabiri Mesut Madan ile birlikte
– Kitap sayfalarından
– Sıhhiye onbaşı Veli Atasoy’un fotoğrafından yakın plan
– Fair Play ödülünü gösterirken
– Detay
HABER- KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR, (DHA)

=====================

5) COŞKUN SABAH, ESKİŞEHİR’DE TAVUK ÇİFTLİĞİ KURDU- TEKRAR 

Sanatçı Coşkun Sabah, arkadaşıyla birlikte Eskişehir’de 15 bin tavuğun yer aldığı çiftlik kurup yumurta üretimine başladı. Çiftlikten kazandıklarıyla kendi mesleğine ve müzik dünyasına yatırım yapacağını ifade eden Sabah, ‘Anılar’ isimli şarkısını söyleyerek, “Eskiden, ‘Hani Coşkun var ya sanatçı, besteci Coşkun’ derlerdi. Şimdi ise ‘Yumurtacı Coşkun’ diyeceklerö dedi.

Sanatçı Coşkun Sabah, arkadaşı Özkan Özadalı ile birlikte, Eskişehir’in Tepebaşı ilçesine bağlı Emirceoğlu Mahallesi’nde yaklaşık 1 milyon liralık yatırımla, 1780 metrekarelik tavuk çiftliği kurup, yumurta üretimine başladı. Tesisin açılışına katılan Coşkun Sabah, arkadaşı ve aynı zamanda ortağının tavsiyesiyle bu işe girdiğini belirterek, “Ortağım Özkan bey bana fikir verdi. Bunun güzel bir meslek olduğunu, hakkı ile yapıldığı taktirde sonuç alacağımızı söyledi. İyi ki de yapmışım. Burada 15 bin tavuk var. Bu sektöre girdiğim için çok mutluyum. Devletimizin de hayvancılığa çok büyük bir ilgisi, desteği var. Eskiden, ‘Hani Coşkun var ya sanatçı, besteci Coşkun’ derlerdi. Şimdi ise ‘Yumurtacı Coşkun’ diyecekler” dedi. 

‘SANATÇI DOSTLARIM ÖZENİYOR’
Sanatçı arkadaşlarının, yaptığı bu işe özendiklerini hissetiğini ifade eden Sabah, “Bu iş aslında şaka ile başladı. Özelikle sanatçı dostlarım da imrendi diyebilirim. Çok olumlu buluyorlar. Pandemi ile beraber artık müzisyenlik, sanatçılık, şarkıcılık bitti. Hayatımızın bir başka türlü idame olması lazım. Daha da ileri gitmeyi düşünüyorum. Ortağım Özkan bey ile birlikte ihracat da düşünüyoruz. Müzisyenlik tabii ki bitecek değil. Şarkılarımız ve bestelerimizle halkımıza hizmette bulunduk. Bundan sonraki yıllarda besteciliğe, ilave olarak bir de yumurta sektöründe hizmette bulunmuş olacağız. Müzik sektörünün krizde olduğu bu pandemi döneminde ‘Gerçekten akıllıca bir iş’ diyenler çoğunlukta. Bence de birazcık özeniyorlar, imreniyorlar. Konuşmalarından hissediyorum. Çünkü hakikatten bitti. 10-11 aydır hiç kimse para kazanamıyor. Kazanç bitti bizim meslekte. Çünkü bu pandemi meslek seçiyor. Bu işten muzdarip olan sanatçılık, müzik sektörü. Onun için isabetli bir iş yaptık. Kendi kendimize pozitif enerji yollayalım. Allah yolumuzu açık etsin diyorumö diye konuştu.

‘KAZANDIĞIM PARAYI MÜZİK SEKTÖRÜNE YATIRACAĞIM’
Yumurta sektöründen kazandığı parayı müzik sektörüne yatıracağını söyleyen Sabah, her 6 ayda bir yeni şarkı ile müzik hayatını sürdürmeyi hedeflediğini söyledi. Tavuk çiftliğinden kazandıklarını da müziğe yatırım olarak kullanmak istediğini anlatan Sabah, “Şöyle bir düşüncem var, bu işten kazandığım parayı kendi mesleğime, müzik dünyasına yatıracağım. Bu işi büyüteceğim, daha genciz. Bana ‘Neden Eskişehir?’ diye soruyorlar. Tavukların sevdiği bir iklim var. Şu anda içerideler ama havanın iyi olduğu zamanlarda dışarıda doğadan beslenecekler. Eskişehir’in iklimi karasal iklim. Tavuklar rutubeti sevmiyor. Bir de Eskişehir’in ulaşım olarak merkez konumda olması önemli. Bursa, Ankara, İstanbul’a yakınlık olarak bir avantajı var. Burada arazi biraz daha ucuz. Siz İstanbul çevresinde böyle bir şey yapsanız, aylık kirası 30-40 bin liradan aşağı olmaz. Onun için biraz daha ekonomik oluyor. Bunların hepsini üst üste koyduğunuz zaman, Eskişehir bizim için olumlu bir lokasyon kararıydıö dedi.

‘HEDEFİMİZ İHRACAT YAPMAK’
Sabah’ın ortağı Özkan Özadalı ise tavuk çiftliğine yaklaşık 1 milyon liralık bir yatırım yaptıklarını belirterek, “Coşkun bey ile çok daha öncesine dayanan bir dostluğumuz var. Böyle bir fikir oluştu. Bu işimizin ilk adımı. İkinci adım olarak 20 bin tavuk daha ilave edeceğiz. Onun çalışmalarını yapıyoruz. Buraya yaklaşık 1 milyon liralık bir yatırım yaptık. Bundan sonraki hedefimiz ise ihracat yapmak. Şu anda günlük 14 bin civarı yumurta almayı planlıyoruz” şeklinde konuştu. 

Görüntü Dökümü:
-Kümesteki tavuklar
-Coşkun Sabah’ın tesisi anlatması
-Coşkun Sabah röp.
-Tavuklar detay.
-Toplanmış yumurtalar.
-Misafirlerin tesisi gezmeleri
-Çiftliğin ortağı Özkan Özadalı röp.
-Eskişehir İl Tarım Müdürü Ender Muhammed Gümüş’ün konuşması
-Tesisin açılış kurdelesinin kesilmesi
-Coşkun Sabah’ın misafirlere şarkı söylemesi 
-Genel görüntüler

Haber-Kamera: Hakan TÜRKTAN-Caner AKSU/ESKİŞEHİR,(DHA)-
 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam
Reklam
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Haberolduk.com - Son Dakika Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!