Reklam Alanı
Reklam Alanı

DHA İSTANBUL BÜLTENİ -3

Reklam Alanı
featured
service
Reklam Alanı

1-  FATİH’TE DEPODA YANGIN – 1

Serdar ALTINTEPE – İSTANBUL DHA – FATİH, Kumkapı’da içinde kimyasal maddelerin olduğu belirtilen depoda yangın çıktı. İhbar üzerine olay yerine çevre ilçelerden de olmak üzere çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. İtfaiye ekipleri zaman zaman patlamaların da olduğu yangına müdahale ediyor.

Görüntü Dökümü:
———
-Yangından görüntüler

==========================

2- (ÖZEL) ÇORAP SATAN SEYYAR SATICININ CİPİ OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI

Haber – Kamera: Ersan SAN – Veysel TİMDU / İSTANBUL , (DHA)-  ESENYURT’ta dilenci ve seyyar satıcılara yönelik yapılan denetimlerde, bir kadından cip anahtarı çıktı. Kadının, aracını uzak bir noktaya park ettikten sonra çorap sattığı öğrenildi.
Esenyurt Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ve Esenyurt Emniyet Müdürlüğü ekipleri, ilçe genelinde dilenci ve seyyar satıcılara yönelik denetim yaptı. Yapılan denetimlerde bir alışveriş merkezi önünde dilenen ve çorap satan seyyar satıcı kadın yakalandı. Yakalanan kadınlara 235’er lira para cezası kesildi.

Reklam Alanı

SEYYAR SATICI VE DİLENCİ KADINLAR ARASINDA “MAĞDUR” TARTIŞMASI
Ceza kesilme işlemi sırasında ise seyyar satıcı ile dilenci kadınlar arasında tartışma çıktı. Çorap satan kadının polise zorluk çıkarmasına tepki gösteren dilenci, “Senin gibi karşı gelmiyoruz. İşte sizin yüzünüzden biz mağdur duruma düşüyoruz. İhtiyacı olana mani oluyorsunuz. Dilendiğini neden söylemiyorsun? Benim 5 tane çocuğum var. Ben mendil satıyorum bana para veriyorlar, sana da veriyorlar” dedi. Dilencinin tepki göstermesi üzerine, seyyar satıcı kadın polis aracının önünden uzaklaştı.

YAPILAN ÜST ARAMASINDA CİP ANAHTARI ÇIKTI
Ceza işleminin ardından dilenci ve seyyar satıcıların üst araması yapıldı. Çorap satan kadının üzerinden bir cipin anahtarı çıktı. Polis ekipleri tarafından yapılan araştırmada, kadının seyyar satıcılığa başlamadan önce aracını uzak bir noktaya park ettiği öğrenildi.
Kadının çorap satarken, “Ben öğretmenim. Yardıma ihtiyacı olan insanlar için bu çorapları satıyorum” dediği belirtildi.
Ayrıca kadın hakkında daha önce de aynı gerekçe ile 11 kez tutanak tutulduğu ortaya çıktı.

Görüntü dökümü:
——————-
-Dilenci ve seyyar satıcı arasında tartışma
-Seyyar satıcının polislere tepki göstermesi
-Dilencinin seyyar satıcıya tepki göstermesi
-Seyyar satıcının kameralara tepki göstermesi
-Ceza işlemi
-Cipin anahtarı
-Genel ve detay görüntü

=====================

3- ARNAVUTKÖY’DE SOKAK ORTASINDAKİ SİLAHLI KAVGAYA 3 GÖZALTI

Ali Çağlar TINBEK/İstanbul,(DHA)  ARNAVUTKÖY’de sokak ortasında yaşanan silahlı kavgada 2 kişiyi yaralayıp kaçan 3 şüpheli polis tarafından yakalanarak, gözaltına alındı.
Geçen pazar günü, saat 21.00 sıralarında yaşanan olayda, polis ekipleri silahlı kavga ihbarı üzerine Arnavutköy İmrahor Mahallesi’ne gitti. Polis ekipleri, olay yerinde M.Ü. ve U.A. isimli yaralılar ile karşılaştı. 2 yaralı hastaneye kaldırılarak tedaviye alınırken, polis kaçan 3 şüpheliyi yakalamak için çalışma başlattı. Daha önceki bir husumet nedeniyle gerçekleştiği saptanan silahlı kavgada F.T., K.T. ve İ.A. adlı şüphelilerin M.Ü. ve U.A. olay yerindeki bir minibüste vurdukları belirlendi. Yakalanarak gözaltına alınan  F.T. ve K.T., ifadelerinin ardından serbest bırakılırken, İ.A. adliyeye sevk edildi.

Görüntü Dökümü
-zanlıların gözaltına alınma görüntüsü
-genel ve detaylar

=================

4- KORONAVİRÜSE YAKALANAN ŞARKICI ASYA HASTANEYE KALDIRILDI

İdris TİFTİKCİ / İSTANBUL (DHA)  ŞARKICI Asya, koronavirüse yakalandı. Durumu ağırlaşan Asya, hastaneye kaldırıldı.
Şarkıcı Asya’nın kızı Aslı bir süre önce koronavirüse yakalandı. Kızına evde bakan şarkıcı Asya da virüse yakalandı. Durumu ağırlaşan şarkıcı, hastaneye kaldırıldı. Hastalığı ile ilgili sosyal medya hesabından açıklama yapan Asya, “Kızım Aslı’nın pozitif çıkmasıyla birlikte tedavisini evde ben takip ettim. 12 gün sonunda iyileşti çok şükür. Bir haftadır ben de pozitifim. En zor olanı şiddetli öksürük nedeniyle gerçek anlamda nefes alamamak. Hastane odasındayım tabi ki refakatçi söz konusu değil. Bu videoyu, hala covide inanmayan, covid yüzünden sevdiklerini kaybedenlere ve gecesi gündüzü olmayan, hem kendi, hem de ailelerini riske atarak mesleklerini özveriyle yapmaya devam eden sağlıkçılara saygı duymayan şuursuzlar için paylaşıyorum. Allah sizi ıslah etsin.” dedi.

Görüntü dökümü:
—————-
-Asya’nın paylaştığı video

====================

5- BOĞAZİÇİ PROTESTOLARINDA 97 ŞÜPHELİ HAKKINDA DAVA AÇILDI; 6 AYDAN 3 YILA KADAR HAPİS İSTENDİ

Ahmet YEŞİLMEN/ İSTANBUL (DHA),BOĞAZİÇİ Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasına karşı, 1 Şubat günü düzenlenen protestolara katıldıkları iddiasıyla gözaltına alınan 108 kişiden 97’si hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame kabul edildi.
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının ardından bazı sivil toplum kuruluşları ile topluluklar tarafından  Boğaziçi Üniversitesi kampüsü önü ve çevresinden toplantı, yürüyüş, basın açıklaması yapılması yönünde çağrılarda bulunulduğu, 1 Şubat günü, Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs Ana kapısında basın açıklaması ve protesto gösterisi yapılacağı şeklinde paylaşımlar olduğunun tespit edildiği ifade edildi.
İddianamede, üniversitenin Güney Kampüs kapısı önündeki 3 farklı noktada gösteri yapan öğrencilerin polis müdahalesiyle dağıltıldığı anlatıldı. Gözaltına alınan 108 şüphelinin ifadelerinin ardından serbest bırakıldığı bildirilen iddianamede, 1 şüphelinin 18 yaşından küçük  olduğu belirtilip, 10 şüphelinin dosyalarının ayrıldığı anlatıldı. 
İddianamede daha önceki olaylarda gözaltına alınan öğrencilerin avukatı Ezgi Önalan’ın da aralarında bulunduğu 97 şüpheli hakkında “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmamak Sureti ile 2911 Sayılı Yasa’ya Muhalefet” suçlarından 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istendi.

SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ
Öte yandan iddianamede şüphelilerin ifadelerine de yer verildi. Şüphelilerden Bünyamin Utuş’un polise verdiği ifadesinde, “Üniversiteleri ilgilendiren bir durum olduğundan, rektörün seçilme şekline karşı olduğumdan dolayı katılmak istedim. Zaten daha katılamadan açıklamanın olacağı alana varmadan polis ablukası ile karşılaştık. Ben daha ne olduğunu anlamadan iki polis beni kollarımdan tutarak kalabalığın sol tarafına doğru çekerek, yere yatırdı. Polislerden biri ayağıma basarak gözaltına almaya çalıştı. Daha sonra hastaneye götürüldüm. Hastanede doktorla başbaşa kalmama ve olayı anlatmama polisler izin vermedi. Suçlamaları kabul etmiyorum” dediği kaydedildi. 

================

6- 19. GENELKURMAY BAŞKANI NECDET ÜRUĞ SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

Haber-Kamera: Cengiz ÇOBAN-İsa ALMAÇAYIR/İSTANBUL,(DHA)- 19. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ Büyük Selimiye Camii’nde düzenlenen cenaze töreninin ardından son yolculuğuna uğurlandı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da törene katıldı.
İstanbul’da bulunan Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaklaşık 1 aydır tedavi gören   19. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ (100) çoklu organ yetmezliğinden hayatını kaybetti. Üruğ için Büyük Selimiye Camii’nde öğle saatlerinde cenaze töreni düzenlendi. Türk Bayrağı’na sarılı naaşı askerlerin omuzlarında getirilen Üruğ için, pandemi dolayısıyla sosyal mesafeli namaz kılındı. Üruğ’un fotoğrafı ve üstün hizmet madalyalarının bulunduğu tablo da askerler tarafından törene getirilerek musalla taşına konuldu. Üruğ’un cenazesine oğlu Hadi Üruğ, gelini Sergül Üruğ, torunları Beyza Yalçın ve Ceyda Evren, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Musa Avsever, Kuzey Deniz Saha Komutanı Tümamiral Tayyar Ertem, Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ da katıldı.
Törene, Türk Silahlı Kuvvetleri ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve kuvvet komutanları çelenk gönderdi. Necdet Üruğ, Ortaköy Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Üruğ’un oğlu Hadi Üruğ, “1 asır yaşadı. Sağlıkla, huzurla, mutlulukla yaşadı. Dostluklarla yaşadı. Huzur içinde vefat etti. Toprağında rahat uyusun.” ifadelerini kullandı.
 
Görüntü dökümü:
———————
-Cenazeden görüntü
-Oğlu Hadi Üruğ ile röp
-Taziyeleri kabul etmesi
-Gönderilen  çelenk ve üstün hizmet madalyaların görüntü
-Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve askeri erkanın görüntüsü
-Cenaze namazının kılınması
-Dua ve helallik alınması
-Genel ve detay görüntüler

=================

7- (Geniş haber) ESKİ ERGENEKON SAVCISI DALKUŞ’A FETÖ ÜYELİĞİNDEN 6 YIL 10 AY 15 GÜN HAPİS 

Özden ATİK / İSTANBUL, (DHA) MESLEKTEN ihraç edilen Ergenekon davası savcılarından Mehmet Murat Dalkuş, ‘FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü üyesi olmak’ suçundan 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Dalkuş’un tahliye talebi de reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen 9’uncu celseye, sanık Mehmet Murat Dalkuş tutuklu bulunduğu Silivri 1 Nolu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Pandemi nedeniyle duruşma salonuna izleyici alınmadı.

BERAATİNİ TALEP ETTİ
Sanık Mehmet Murat Dalkuş son sözünde, önceki savunmalarını tekrar ettiğini belirterek “Dosyadaki delil durumu dikkate alınarak tahliyemi ve beraatimi, ayrıca hakkımda lehime olan yasal hükümlerin uygulanmasını talep ederim” dedi.

FETÖ ÜYELİĞİNDEN CEZA VERİLDİ
Mahkeme heyeti, ‘FETÖ/ PDY Silahlı Terör Örgütü üyesi olmak’ suçunun sabit olduğunu belirterek örgüt içindeki konumu ve etkinliğini dikkate alarak sanık Mehmet Murat Dalkuş’u 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı. Heyet, sanığın tahliye talebini de reddederek tutukluluk halinin devamına karar verdi.

OPERASYONLA YAKALANMIŞTI
Mehmet Murat Dalkuş, ‘FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmak’ suçundan aranırken Ekim 2019’da Esenyurt’ta operasyonla yakalanmıştı. Dalkuş 16 Ocak 2020’de mahkemede yaptığı savunmasında, 15 Temmuz darbe girişiminden iki gün sonra gözaltına alındığını ve serbest bırakıldığını söyleyerek “Yeniden ifaden alınacak denilerek hakkında yakalama kararı çıkarıldı. OHAL ilan edilince kaçmadım ancak ifade vermeye de gitmedim. Üç sene boyunca kimse beni arayıp sormadı. Teslim olacağımı söylüyordum. Bunu duyan bir işgüzar köylüm ise biraz para koparırım diyerek adresimi öğrenmiş. İhbar etmiş. Kaçtığıma dair yalan haberler yapıldı. Ben hiçbir zaman kaçmadım” demişti. Ergenekon davasında savcı olarak görevlendirilmesine ilişkin süreci anlatan Dalkuş, “O dönem İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili olan Fikret Seçen beni çağırdı. ‘Bu savcılar Ergenekon mütalaaya vakit ayırabilmek için duruşmalara giremeyecek. Yetkili bir savcıya ihtiyaç var. Seni Ergenekon’a duruşma savcısı olarak görevlendirdim’ dedi. Mecburen kabul ettim. Hayatımın en berbat olayına sahip olacak olaya girmiş oldum. Mağduriyet sürecim böyle başladı. İş bölümü yaptılar. ‘Şimdilik takıl ortamı görmüş olursun biz mütalaaya yoğunlaştığımızda bizim olmadığımız duruşmalarda sen idare edersin’ dediler. 5 Ocak 2012’de duruşmaya çıkmaya başladım. Ömrümde ilk defa ağır ceza mahkemesinde duruşmaya çıkıyordum. Ağır ceza duruşma savcısı tecrübesi yaşıyordum. Ergenekon davasında kumpasım hiç olmamıştır. Her duruşmaya katılmadım. Kıdemsiz ve yedek savcı olarak diğer savcının yanında yer aldım.” ifadelerini kullanmıştı.

Görüntü dökümü:
———–
ARŞİV

==================

8- (Özel) KARNINDAKİ DEV ANEVRİZMA DOKTORLARINI BİLE ŞOK ETTİ; LİTERATÜRE GİRECEK

Özlem YURTÇU KARABULUT, Güven USTA / İstanbul, (DHA) -YÜKSEK tansiyon hastası Ayhan Gökgöz’e (58), 4 yıl önce karın bölgesinde bulunan aort damarında genişleme (anevrizma) olduğu söylendi. Çok riskli olduğu için ameliyat olmak istemeyen Gökgöz’ün karnındaki anevrizmanın çapı, aradan geçen sürede futbol topu büyüklüğüne ulaştı. 2 hafta önce fenalaşıp, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Gökgöz’ün dev aort damarı, Dr. Mustafa Mert Özgür ve Dr. Tanıl Özer tarafından yapılan ameliyatla yapay damarla değiştirildi. Dr. Özgür, “Damarın çapını söylediklerinde inanamadım. Normalde iki, üç santim olması gereken damarın çapı 15 santime ulaşmış. Karnında saatli bombayla yaşamış. Literatürde de bu boyutta bir aort anevrizması çok nadir. Makale olarak uluslararası bir dergide yayınlayacağız” dedi.
4 yıl önce doktora giden Ayhan Gökgöz’ün karın bölgesindeki aort damarında yüksek tansiyona bağlı genişleme (anevrizma) tespit edildi. Doktorları, ameliyat olması gerektiğini ama çok riskli bir operasyon olduğunu, ameliyattan çıkamayabileceğini söyleyince, Gökgöz, “Yaşayabildiğim kadar yaşarım” diyerek, ameliyata girmedi. Ancak yüksek tansiyon nedeniyle aort damarı genişlemeye devam etti. Anevrizma, futbol topu büyüklüğüne ulaştı. İç organlarına da baskı yapmaya başladığı için Gökgöz, yediklerini kustu. 3 Nisan Cumartesi günü evinde fenalaşınca Paşabahçe’de bir hastaneye kaldırıldı, oradan Ümraniye Eğitim Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Doktorları çok tehlikeli ameliyatın gerçekleştirilebilmesi için Gökgöz’ü gece yarısı Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk etti.

NÖBETİ DEVRETMEK ÜZEREYDİ, MESAİSİNE DEVAM ETTİ
Nöbeti bitmek üzere olan Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Mustafa Mert Özgür, hastanın durumunu öğrendiğinde, önce bir yanlışlık olduğunu düşündü. İki kez arayıp durumunu teyit  etme ihtiyacı duydu. Ayhan Gökgöz hastanelerine geldiğinde ise, çekilen tomografiden 2-3 santimetre çapında olması gereken aort damarında, 15 santim genişliğinde, 17-18 santim uzunluğunda dev bir anevrizma oluştuğu tespit edildi. Kalp Damar Cerrahı Dr. Tanıl Özer de hafta sonu olmasına rağmen evinden gelip, meslektaşı Dr. Özgür ile ameliyata girdi.

FUTBOL TOPU BÜYÜKLÜĞÜNDE SAATLİ BOMBA
Dr. Mustafa Mert Özgür, Gökgöz’ün karnında futbol topu büyüklüğünde, adeta saatli bomba ile yaşamasının neredeyse imkansız olduğunu belirterek, “Yaklaşık iki hafta önce hastanemizde  hafta sonu nöbetçiydim. Gece 12.00-01.00 civarı, dış merkezden bir kamu hastanemizden arandım ve bir hastada dev bir aort anevrizması olduğu söylendi. Aort anevrizması, karındaki aort damarının genişlemesi durumudur. Çapından bahsettiklerinde ise çok şaşırdım, hatta doğru olamayacağını düşündüm. İki kere arayıp teyit etme gereği duydum. Daha sonra acil olarak hastayı bize yönlendirmelerini istedim. Hastanemize geldiğinde, gerçekten de doğruymuş. Karnında kocaman bir şişlikle geldi. Acilen tomografisini çektik ve en geniş yerinde yaklaşık 15 santim çapa ulaşan, uzunluğu da 17-18 santimetreyi bulan bir baloncuk, adeta bir saatli bomba olduğunu gördük. Hastaya bunu yeni mi fark ettiğini sorduğumuzda daha da şaşırdık. Çünkü aslında 3-4 senedir bu durumun farkında olduğunu, ancak kendisine ameliyatı kaldıramazsın dedikleri için korkup ameliyat olmadığını söyledi. Bize geldiğinde bulantı ve kusma şikayetleri vardı. Artık acil olarak ameliyat edilmesi gerekiyordu. Nöbet ertesindeydim o gece ama hemen gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra mesaime devam etmeye karar verdim. Dr. Tanıl Özer’i de evden çağırdık ve beraber acil olarak ameliyata aldık. Aort damarını yapay bir damarla değiştirdik. Hiçbir sıkıntı olmadı çok şükür” dedi.

“AORT DAMARININ ÇAPI 7-8 KATINA ULAŞMIŞTI”
Karın bölgesinde bulunan aort damarının en fazla 2-2,5 santim genişliğinde bir damar olduğuna işaret eden Dr. Özgür, “Biz damarın çapı 4 santimi geçtiği zaman anevrizma olarak nitelendiririz ve ameliyat sınırına yaklaştığı için takibe alırız. 5 santimden sonra, patlama riski çok yüksektir. Hastamızın damar çapı ise 7-8 kat daha büyüktü. Benim daha önce böyle bir tecrübem açıkçası olmadı. Çünkü bu seviyeye gelene kadar aslında aort damarı yırtılır ve hasta maalesef bu esnada hastaneye yetiştirilemeden hayatını kaybeder. Literatürde de çok ender görülen bir durum bu çapta bir aort anevrizması. Hatta uluslararası bir yayında da bunu paylaşmayı düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

“ŞİMDİYE KADAR HAYATTA KALMASI BİLE MUCİZE”
Gökgöz’ün hiçbir şey olmadan yaşayabilmesinin de şaşırtıcı olduğunu belirten Dr. Özgür, “Genelde bu durumda aort anevrizmaları rüptüre olur yani patlar. Bu hastada ilginç bir şekilde yüksek tansiyon da devam ettiği halde damar yırtılmamış. Zaten bu hastalık genellikle yüksek tansiyona bağlı olarak ya da konnektif doku hastalığı dediğimiz dokuların gerginliğinin bozulduğu durumlarda ortaya çıkar. Hastamızın bize geliş şikayeti, bulantı ve kusmaydı. Yakınlarından da öğrendiğimiz kadarıyla ameliyat öncesi süreçte neredeyse hiç yemek yiyemiyormuş. Aort damarı artık o kadar genişlemiş ki diğer organlarının hepsini, özellikle bağırsakları aşağı doğru itmişti. Biz karnını açtığımızda bağırsakları tamamen aşağı ittiğini gördük. Bu durumda bağırsak duvarının içinden besinlerin geçişi de artık imkansız hale gelmişti. Şimdi çok rahat bir şekilde beslenebiliyor” dedi.

“AMELİYATTAN ÇIKAMAYABLİRSİN DEDİLER KORKTUK”
Ayhan Gökgöz’ün kardeşi Salih Gökgöz de ağabeyinin hastalığının yüksek tansiyonla başladığını söyleyerek şu bilgileri verdi:
“Üç, dört yıl önce yüksek tansiyon nedeniyle doktora gittiğimizde, damarlarında bir genişleme olduğunu söylediler. Ameliyattan çıkamayabilirsin dediler. Çünkü ağabeyimin bünyesi çok zayıftı, 45-50 kilo civarında kendisi zaten. Ameliyat ettirmedik o endişe nedeniyle. Bu damarla yaşaması büyük bir mucize. Normalde 3 santim olması gereken damar, 15 santime kadar büyümüş. O damar patlasa iki dakika içerisinde kaybedilebilirmiş. Bir hafta sonu yengeme ‘Kalbim sanki karnımın içinde atıyor’ demiş. Bunun üzerine önce Paşabahçe’ye, oradan Ümraniye’ye sevk ettiler. Ümraniye’den de bizi buraya, Kartal Koşuyolu Kalp Damar Cerrahisi bölümüne gönderdiler. O gece ameliyata alındı. Mustafa Mert Özgür hocamdan da Tanıl Özer hocamdan da Allah razı olsun. Ameliyatı yaptılar, çok da başarılı geçti. Tansiyon sorunu da kalmadı. Eskiden 50 metre yürüyemeyen ağabeyim şimdi 150 metre yürüyebiliyor, kendi ihtiyaçlarını görebiliyor. Yemesi içmesi de normale döndü.”

Görüntü dökümü:
————-
Dr. Mustafa Mert Özgür röp
Hastanın kardeşi Salih Gökgöz röp
Doktoru ile genel ve detay, muayene kontrol görüntüleri
Ameliyattan önce ve sonrası görüntüleri
Ameliyat sırasında futbol topu büyüklüğündeki anevrizmanın görüntüleri
Genel ve detay görüntüler

=================

9- (EK GÖRÜNTÜ VE BİLGİLERLE) TUZLA’DA GEMİ KARAYA OTURDU 

Ali KEREM BENGİ / İSTANBUL,(DHA)- TUZLA’da karaya oturan gemiyi kurtarma çalışmaları devam ediyor. Kurtarılmayı bekleyen gemi havadan da görüntülendi. 
Tuzla’da Singapur bayraklı 180 metrelik Hoegh Pusan isimli araba taşıyıcı gemi, saat 23.45’te Tuzla demir sahasında demir tarayarak karaya oturdu. Yardım talebinde bulunan ve yük taşımadığı öğrenilen gemiye, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne bağlı Kıyem-3 can kurtarma botu, Kurtarma-7 isimli kurtarma römorkörü sevk edildi. Olayda herhangi bir can kaybı ve yaralanma yaşanmadı. Karaya oturan gemi nedeniyle denizde kirlilik oluşmadığı öğrenilirken, ekiplerin kurtarma çalışmaları sürüyor. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü dalgıçları karaya oturan geminin altında hasar tespit çalışması yaptı. Öte yandan gemideki bazı personellerde görüntülere yansıdı. 

EK GÖRÜNTÜLER
////////////////////// 
-Hoegh Pusan isimli gemiden detaylar 
-Deniz polisinden detay 
-Geminin içerisindeki personel 
-Genel ve detayla

Görüntü dökümü:
——————–
(HAVADAN)
-Karaya oturan gemi
——-
-Geminin fotoğrafı
-Tuzla’dan görüntü
-Genel ve detaylar

=================

10- (ÖZEL) –  TÜRKİYE’NİN BİTKİ KÜTÜPHANESİ… 37 BİN BİTKİ ÖRNEĞİ VAR

– Prof. Dr. Ünal Akkemik,

“Bütün Türkiye’nin florasını aslında bir koleksiyonda görebiliyoruz. Türkiye’nin hangi bölgesinde hangi bitkiler olduğunu veya bir bitkinin hangi bölgelerde yayıldığını görebiliyoruz”

Beyza Nur GÜLER-Kubilay ÖZEV/İstanbul, (DHA)  – İSTANBUL Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nde bulunan bitki kütüphanesi 37 bin bitki örneğine ev sahipliği yapıyor. Prof. Dr. Ünal Akkemik, “Bütün Türkiye’nin florasını aslında bir koleksiyonda görebiliyoruz. Türkiye’nin hangi bölgesinde hangi bitkiler olduğunu veya bir bitkinin hangi bölgelerde yayıldığını görebiliyoruz” dedi.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nin Sarıyer’deki kampüsünde, tüm Türkiye’nin florasını tek bir noktada görmek ve incelemek mümkün. İçinde 37 bin bitki örneğinin bulunduğu ve “Bitki kütüphanesi” denilebilecek bu yer, Türkiye’de kurulan ilk herbaryum olma özelliğini taşıyor. 1950 yılından bugüne, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden toplanan bitkiler, uzun bir hazırlık sürecinin ardından bilimsel amaçlarla saklanmak üzere herbaryumdaki çelik dolaplarda yerlerini alıyor. En eski bitki örneğinin 1950’li yıllara ait olduğu herbaryumda, bir de Türkiye’nin başka hiçbir yerinde olmayan fosil koleksiyonu var. 7 bin örneğin bulunduğu bu koleksiyonda ise bazı odun örnekleri 160 milyon yıl öncesine aitken, yaprak örneklerinin en eskileri ise 23 milyon yıl öncesinden. 

BÜTÜN TÜRKİYE’NİN FLORASI BİR KOLEKSİYONDA
Herbaryumun kuruluş amacını anlatan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik  “Herbaryumlar, kurutulmuş bitki örneklerinin bilimsel amaçlarla saklandığı ve Türkiye Florasının veya Türkiye’nin farklı bölgelerinden, farklı zamanlarda toplanan bitkilerin bir arada bulunduğu yerler. Ve daha sonraki çalışmalar için de referans olarak bulunan koleksiyonlardır. Herbaryumlar Türkiye’de, üniversiteler bünyesinde kurulmaktadır. Herbaryum dediğimiz yerlerin tarihi, 1950 yılına dayanıyor ki ilk herbaryum burası. Prof. Dr. Hayretin Kayacaık hocamızın girişimleri ile başlamış bu çalışmalar. Buranın uluslararası kodu ISTO. Her herbaryumun bir kodu var zaten. Burada yaklaşık 37 bin farklı bitki örneği var. Bu örnekler, Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinden. Bütün Türkiye’nin florasını aslında bir koleksiyonda görebiliyoruz. Türkiye’nin hangi bölgesinde hangi bitkiler varmış veya bir bitkinin hangi bölgelerde yayıldığını görebiliyoruz. Doğada bazı sorunlar yaşanıyor ve bu sorunlar sonucunda Türkiye’de bazı türlerin yok olmaya başladığını ya da yaşam alanların daraldığını biliyoruz. Ve herbaryumlar bize bu anlamda büyük katkı sağlıyor. Mesela herbaryum kayıtlarından bulduğumuz örneklerin bazılarını bugün bulamıyoruz. Dolayısıyla herbaryumlar bilimsel anlamda bitkilerin nasıl teşhis edileceği ve Türkiye florasının bir alanda toplanması anlamında büyük bir olanak sağlıyor” dedi.

UZUN BİR HAZIRLIK SÜRECİ VAR 
Herbaryumda saklanan bitki örneklerinin belirli bir ısıda ve çelik dolapların içinde, mantar ve böceklenme gibi etkenlere karşı korunduğunu ifade eden Akkemik, bu bitkilerin güvenle saklanması için uzun bir hazırlık süreci olduğunu söyledi. 
O süreci ise Akkemik, şöyle anlattı: 
“Herbaryumlara getirdiğimiz örnekleri hemen doğadan getirip buraya koyma şansımız yok. Uzun  bir hazırlık süreci var. Böceklere ve mantarlara karşı onları korumamız, belirli bir nem dengesini koruyarak saklamamız gerekiyor. Bu örneklerin de sürekli kontrol edilmesi lazım. Ve yeni örneklerin de zaman zaman eklenmesi lazım ve tüm bunlar için herbaryumlarda uzmanların çalışması gerekiyor ancak bizim herbaryumumuzda yıllardır bir uzman yok. Bu örnekleri doğadan toplamak için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nden araştırma izni alıyoruz. Örnekler toplandıktan sonra, bizim ‘herbiye’ dediğimiz işlemi yapıyor ve örnekleri gazete kağıtları arasında sıkıştırıyoruz. Sonra doğal olarak kurumasını bekliyoruz. İçindeki su miktarı iyice kuruyana kadar örneklerimizin gazetelerini sürekli değiştiriyoruz. Üzerlerine de örneğin hangi bölgeden, hangi yükseltiden toplandığı ve hangi cinse ait olabileceği gibi ona ait tüm bilgileri yazıyoruz. Örnekler kuruduktan sonra özel kartonlara yapıştırıyoruz. Ve sonra o örnekleri dondurucuya atıyoruz. En az 1 hafta 10 gün orada kalıyor çünkü içindeki potansiyel tüm böcek ve lavraların ölmesi gerekiyor. Ön işlemler bittikten sonra burada tanısı yapılıyor ve bilinen türlerse etiketleri hazırlanıyor. Örneği toplayan kişinin adı, türün adı, teşhis ettiği tarih…” 

TÜRKİYE FLORASININ YENİ TÜRLERİ DE BURADA TANIMLANIYOR
Toplanan bazı örneklerin, başka herhangi bir türe benzemediği durumlarda, yeni tür tanımladıklarını ve ona Latince bir isim verdiklerini dile getiren Akkemik,  “Eğer herhangi bir örnek başka diğer örneklere benzemiyorsa o zaman, o yeni bir örnek olabilir. O zaman o örneğin teşhisi için, o türün dünyadaki örnekleri inceleniyor. Farklı ise Türkiye florası için yeni bir tür diye yayımlanıyor. Yeni bir örnek teşhis ettiğimiz zaman ise, ona mutlaka Latince bir isim veriyoruz” diye konuştu. 

MİLYONLARCA YILLIK ODUN VE YAPRAK FOSİLLERİ DE VAR 
Bitki örneklerinin en eskisinin 1950’lere ait olduğunu dile getiren Akkemik, herbaryum bünyesinde Türkiye’de başka herhangi bir yerde olmayan fosil koleksiyonunun bulunduğunun da altını çizdi. 
Akkemik,  “Bizim herbaryumumuzda, Türkiye’nin başka hiçbir yerinde olmayan farklı koleksiyonlarımız var. Bir güncel, şu an yaşayan bitkilerin olduğu içinde bulunduğumuz koleksiyon, bir de fosil odun ve yaprak koleksiyonu. Onlar çok eski tabii. Buradaki bitki örneklerin çoğu, 1960’lara ait. Fosil dediğimiz olay ise, milyonlarca sene önce yaşamış ve bugüne izleri kalmış olan bitki kalıntılarıdır. Bu bitki kalıntıları yaprak olabilir, meyve olabilir, kozalak olabilir… Bu konuda doktora yapan arkadaşımız Dr. Tuncay Güner, yaklaşık 7 bin civarında örnek topladı. Yeni yeni türler tanımlandı ve ciddi bir fosil koleksiyonumuz oldu. Örneklerin büyük bir kısmı Batı Anadolu’dan toplandı. Bu koleksiyonlar bize, özellikle yaklaşık 20-22 milyon yıldan, 12-13 milyon yıl öncesine kadar Türkiye’de bulunan odunsu türlerin neler olduğuna, hatta Türkiye’nin ikliminin nasıl olduğuna dair önemli bilgiler veriyor. Bazı odun örneklerimiz,  160 milyon yıl öncesine kadar gidiyor ama yaprak örneklerimizin en eskisi, 23 milyon yıl öncesinden diyebiliriz” ifadesini kullandı.

Görüntü dökümü: 
———————— 
-Herbaryumdan görüntüler
-Herbaryumda bitki incelemesi
-Bitki örneklerinden görüntüler
-Fosil koleksiyonundan görüntüler
-Prof. Dr. Ünal Akkemik ile röp.
-Muhabir anonsları(Beyza Nur GÜLER) 
-Genel ve detay

==================

11-  RUBATO SOLİSTİNİN KIZ ARKADAŞINA DARP DAVASI; DOSYA MÜTALAA İÇİN SAVCIYA GÖNDERİLDİ

Halil Sadri YILMAZ / İSTANBUL, (DHA)  RUBATO grubunun solisti Özer Arkun’un kız arkadaşı B.Y.’ye şiddet uygulayarak, basit cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla yargılandığı davada mahkeme, mütalaa hazırlaması için dosyanın savcıya gönderilmesine karar verdi.  Müşteki B.Y. ise sanıktan şikayetçi olduğunu belirterek “Bütün suçlardan cezalandırılmasını talep ediyorum” dedi. 
Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuksuz sanık Özer Arkun ile müşteki B.Y. katıldı. Duruşmada taraf avukatları da hazır bulundu.  Şikayetçi avukatı Fatih Uzun, müvekkili B.Y.’nin sanığın çocuğa yönelik en ufak bir hakareti olmadığını belirterek, “Olay kısa bir süre zarfında gerçekleşmiştir. Birden fazla suça sebebiyet veren eylemler vardır. Sanığın suçu kabul etmemesi suçun oluşmadığı anlamına gelmez. İsnat edilen bütün eylemleri gerçekleştirdiği sabittir, bu nedenle sanığın cezalandırılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı. Müşteki B.Y. ise “Sanıktan şikayetçiyim, bütün suçlardan cezalandırılmasını talep ediyorum” dedi. Esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için dosyanın duruşma savcısına gönderilmesine karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi. 

İDDİANAME
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, B.Y. ile Özer Arkun’un 2019 yılı temmuz ayından itibaren arkadaş oldukları, 2020 mart ayında evlilik kararı alıp birlikte yaşamaya başladıkları anlatılıyor. Özer Arkun ile B.Y.’nin 4 Mayıs 2020’de evlilik meselesi nedeniyle tartıştıkları, Arkun’un genç kadına sinkaflı küfürler ederek, yüzüne su dolu bardağı fırlattığı öne sürülen iddianamede, burnunun kanamasına neden olduğu, cep telefonu ve bilgisayarını kullanmasına engel olduğu, zorla öpmeye çalıştığı iddia ediliyor. İddianamede Özer Arkun’un “nitelikli kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “silahla kasten yaralama”, “tehdit”, “şantaj”, “hakaret”, “nitelikli yağma” ve “basit cinsel saldırı” suçlarından toplam 35 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.

Görüntü dökümü:
———————
– Arşiv 

,==================

12- (ÖZEL) SOKAK ORTASINDA KADINA ŞİDDETİ FİLM İZLER GİBİ İZLEDİLER

Haber: Emin YEŞİL/İSTANBUL,(DHA) – SULTANGAZİ’de bir kadının sokak ortasında şiddet gördüğü anlar cep telefonu kamerasıyla saniye saniye kaydedildi. O anlarda olaya şahit olan çevredekilerin film izler gibi izlemesi dikkat çekti.
Sultangazi Uğur Mumcu Mahallesi’nde dün akşam saat 20.30 sıralarında bir kadın sokak ortasında darbedildi.  O anlar cep telefonu kamerasıyla saniye saniye kaydedildi. Görüntülerde bir kadın, kimliği belirsiz kişi tarafından sokak ortasında yere yatırılıp dövüldü. Talihsiz kadın darbedilirken çevredekilerin olayı film izler gibi izlemesi dikkat çekti.  Öte yandan çiftin olayın gerçekleştiği sokakta oturduğu öğrenilirken polise de şikayette bunulmadığı kaydedildi.

Görüntü dökümü:
———–
-Sokakta kadının darbedilmesi
-İzleyen kişiler
-Detaylar

===============

13- (Özel) FATİH’TE UYGUR TÜRK’ÜNÜN ÖLDÜRÜLMESİNE İLİŞKİN DAVADA BİR TAHLİYE 

Ahmet YEŞİLMEN / İSTANBUL, (DHA) FATİH’te 2019 yılında otele ait kafede oturan Uygur Türkü Saimaiti Aierken’in silahlı saldırı sonucu öldürülmesine ilişkin 7 tutuklu sanığın yargılandığı davada, bir sanığın tahliyesine karar verildi. 
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ikinci duruşmaya tutuklu sanıklar Abdullah Enver, Hüseyin Ahmetaliyev, Normakhamat Ariphonov, Alı Isbeh, Ali El Hac Ali ve Esad Elhatib getirildi. Samer Barghouth ise tutuklu bulunduğu cezaevinde Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemiyle (SEGBİS) duruşmaya katıldı. Tutuklu sanıklardan Normakhamat Ariphonov’un tahliyesine karar veren mahkeme heyeti, diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamını kararlaştırarak duruşmayı erteledi.

İDDİANAME
Olay, Fatih’te 10 Kasım 2019 yılında bir otele ait kafede meydana gelmişti. Kafede otururken silahlı saldırı sonucunda ağır yaralanan Uygur Türkü Saimaiti Aierken, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Olaya ilişkin soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 60 sayfalık iddianame hazırladı. İddianamede Heyet Tahrir Şam (HTŞ/FEC/ENC) örgütü ayrıntılı olarak anlatıldı. İddianamede, cinayeti işleyen sanık Abdullah Enver’in polise verdiği ifade yer aldı. Enver’in ifadesinde, “Tevhid-i Cihat örgütünün idari işlerinden sorumlu Adem’in olaydan yaklaşık 45 gün önce İdlip’te bulunan dergahta otururken kendisi dışarıya çağırdığını ve ‘İstanbul’ a gideceksin, Hüseyin Ahmetaliyev ile buluşacaksın’ diyerek bana öldüreceğim şahsın fotoğrafını, bindiği aracın plakasını, ev adresini söyledi. Bana yol harçlığı olarak bin 500 dolar verdi. Adamı öldürdükten sonra 50 bin dolar Hüseyin’e, 50 bin dolar da bana olmak üzere toplamda 100 bin dolar vereceğini söyledi. Ben de adamı neden öldüreceğimizi sorduğumda ‘Müslüman değil, kafir, katli vacip’ dedi” diye konuştu. 

2014 YILINDA TÜRKİYE’YE GELMİŞLER
Soruşturma sırasında Aierken’in kullandığı aracın, Kırgızistan’a ait ‘CC’ plakalı konsolosluk aracı olduğunu belirlendi. Saimaiti Aierken’in ölümünün duyulması üzerine Kırgız basınında Saimaiti Aierken’in adının Kırgızistan’da 700 milyon doların yurt dışına kaçırılmasıyla ilgili yürütülen soruşturmada geçtiği belirtildi. Saimaiti Aierken’in eşi Wufulı Bumaılıyamu’nin Kırgızistan ile Türkiye arasında döviz transferi yaptığını, 2014 yılında ölüm tehditleri aldıkları için ailecek Kırgızistan’dan Türkiye’ye geldiklerini anlattı.

EŞİM TEHDİT EDİLİYORDU
Maktülün eşi Wufulı Bumaılıyamu soruşturma kapsamında verdiği ifadede, “Bu zaman zarfında o zamanın Kırgızistan Gümrük Bakanı olan ismini Rahim olarak bildiğim kişi ve Türk vatandaşı olan ismini Ebibullah Abdulkadar Pehlivan olarak bildiğim kişilerle de bu tarz para transferleri yaptığını biliyorum. Eşim bu şahısların para transferlerini genellikle İngiltere, Almanya, Dubai ve Amerika ülkelerine yapardı. Bu ticarette eşim bu şahıslarla problemler yaşadı. Eşimden sürekli eşime vermedikleri paraları istemeye başladılar. Bizim Türkiye’ye gelme sebeplerimizden bir tanesi de bu şahısların sürekli eşimi ölüm ile tehdit etmeleriydi. Olaydan yaklaşık olarak 3-4 ay önce bu tehditlerden bunaldığı için bir televizyon programına bu konu ile alakalı eşim bir röportaj verdi. Röportajın içeriğinde eşim yukarıda bahsetmiş olduğum iki kişi ile alakalı olarak Kırgızistan’dan paraların hangi amaçla, ne şekilde ve nerelere transfer edildiğini bildiğini ve bunların resmi olarak evraklarının kendisinde olduğunu, kimsenin kendisini tehdit etmemesini, yoksa bu evrakları basın yolu ile Kırgızistan televizyonlarına vereceğini belirtti. Bu röportajdan sonra eşim daha fazla tehdit edildi ve Kırgızistan Gümrük Bakanı görevinden alındı. Bu zaman zarfında eşim bana kendisinin başına bir şey gelirse polise bu olayların tamamını anlatmamı ve kendisinin bu şahıslar tarafından öldürüleceğini bana söyledi” dediği belirtildi.

AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİSLERİ İSTENİYOR 
İddianamede 7 sanık hakkında “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak”, “Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etmek”, “Tasarlayarak Adam Öldürmek” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor.

Görüntü Dökümü:
——————-
ARŞİV

==================

14- (ÖZEL) ESENYURT’TA KONTEYNERDE UYUŞTURUCU KULLANIRKEN YAKALANDILAR 

Veysel TİMDU/İSTANBUL, (DHA)- ESENYURT’taki lüks bir sitenin önündeki konteynerde uyuşturucu kullandıkları belirlenen iki kişi gözaltına alındı.
Piri Reis Mahallesi’ndeki Nazım Hikmet Bulvarı üzerinde bulunan lüks bir sitenin önündeki konteynerde önceki gün iki kişinin uyuşturucu madde kullandığını gören site sakinleri polisi aradı. Gelen polisler, 52 ve 60 yaşındaki iki kişinin üzerinde 2 gram eroin buldu. Gözaltına alınan iki şüpheli, sağlık kontrolü için hastaneye götürüldü. Kimlikleri açıklanmayan şüpheliler, işlemlerin tamamlanabilmesi için Kıraç Polis Merkezi’ne teslim edildi. Emniyetteki işlemlerinin ardından şüpheliler çıkarıldıkları mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 

Görüntü Dökümü:
—————-
-Gözaltına alınan iki şüpheli
-Ele geçirilen uyuşturucu

===================

15- (Özel) MUAZZEZ ERSOY’UN MÜZİK ŞİRKETİNE AÇTIĞI TAZMİNAT DAVASI; DOSYA BİLİRKİŞİDE

Büşra ÇOBAN / İSTANBUL, (DHA) – ÜNLÜ şarkıcı Muazzez Ersoy’un, eserlerini haksız ve izinsiz kullanıldığı iddiasıyla Bonus Müzik Şirketi’ne açtığı 60 bin liralık tazminat davasında mahkeme, dosyanın bilirkişiden dönüşünün beklenmesine karar verdi. Duruşma ertelendi.
İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen duruşmaya davalı şirketin avukatı katıldı. Davacı Ersoy’un avukatı ise mazeret bildirerek duruşmaya gelmedi.  Davalı Şirket avukatı, mahkemeden dosyanın bilirkişiden gelmesinin beklenilmesi talebinde bulundu.

“MÜVEKİLİMİZE AİT ESERLERİN MALİ VE MANEVİ HAKLARININ İHLALİNİN DURDURULMASINI TALEP EDİYORUZ”
Muazzez Ersoy’un avukatlarının mahkemeye sunduğu şikayet dilekçesinde “Müvekkilimize ait eserlerin mali ve manevi haklarının ihlalinin durdurulmasını talep ediyoruz. Davalı Bonus Müzik Şirketi’nin söz konusu eserleri CD ve ses kaseti satışlarından elde etti gelirler nedeniyle müvekkilimize şimdilik 30 bin lira ödenmesini talep ediyoruz. Albümlerin internet ortamında izinsiz kullanılmasından dolayı ise davalıdan 30 bin lira talep ederiz” ifadeleri yer aldı. Dilekçede ayrıca “Davalının eserlerin internete kullanımından elde ettiği kazancın müvekkilimize ödemesini istiyoruz. Mahkeme sonuçlanınca verilen kararın tamamının davalı tarafından Türkiye’nin tirajı en yüksek 5 gazeteden birinde yayınlanmasını talep ederiz” ifadeleri kullanıldı. Mahkeme, dava dosyasının bilirkişiden gelmesi ve eksik hususların giderilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

İKİ ALBÜMÜN İZİNSİZ KULLANILDIĞI GEREKÇESİYLE DAVA AÇILMIŞTI
Muazzez Ersoy, 2016 yılında “Sensizlik bu” ve “Sizi seviyorum” adlı iki albümünün haksız ve izinsiz kullanıldığı iddiasıyla Bonus Müzik Şirketi’ne 60 bin liralık tazminat davası açmıştı.

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam
Reklam
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Haberolduk.com - Son Dakika Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!